�Insanlarin cogu, kaybetmekten korktugu icin, sevmekten korkuyor. Kendisini sevilmeye l�yik gormedigi icin, sevilmekten korkuyor. Dusunmekten korkuyor, sorumluluk getirecegi icin. Duygularini ifade etmekten korkuyor, reddedilmekten korktugu icin. Yaslanmaktan korkuyor, gencliginin kiymetini bilmedigi icin.. Unutulmaktan korkuyor, dunyaya bir sey vermedigi icin. Ve olmekten korkuyor, aslinda yasamayi bilmedigi icin.� W. Shakespeare Bir ninniyi kiskandiracak kadar guzel sesiyle cakil taslari arasindan sizip gelen su, cimenler, dag cicekleri, ceylanlar, kuslar, denizler, yeni dogmus sut kokan bebekler, guller, toprak, ruzgarda nazli nazli devinen yapraklar, agaclar, kisacasi her sey. Ne yana baksam her sey bana insanlari anlatir. Insanlarin inceligini, duyarliligini, insancilligini, sevecenligini ululugunu, yaraticiligini, sanatciligini. Dunyada bunca yikim, kiyim,zulum,ihanet ve kotulukler olmasina ragmen; yine de insanlar hakkinda kotu dusunemiyorum. Insanlari oylesine guzel, oylesine derin, anlamli, zarif, sevimli dusunuyorum ki; onlari gunes gibi sicak, toprak kadar vefali, su kadar temiz, cimenler gibi zarif, ceylanlar kadar guzel, kuslar gibi ozgur ve verimli bir toprak kadar uretken ve olgun dusluyorum. Ya guller? Gulleri anlatacak kelime bulamiyorum. O ustun gururlu, minnet nedir bilmeyen; kendinden, guzelliginden emin guller..... Guller bana daima genc kizlari hatirlatir. Ince, hassas, kizararak bakan, soluveren, hemencecik kusen, kirilan; tatli bir soze, bir gulumseyise hemen yuregini aciveren halleriyle, genc kizlari hatirlatir... Guller ki; her yapragi binbir anlam, binbir renk, ahenk dolu. Insanlar, silahlar uretip akilalmaz savassalarla cinayetler isleyeyerek gucsuzlere haksizlik edip, aclik ve sefaletin kol gezmesine seyirci kalsalar da , intikam pesinde kosup; irkcilik ve dini bagnazliklarla ilkel davranislar gostererek beni zaman zaman hayal kirikligina ugratsalar da; her seye ragmen yine de insanlari guzel duslemekten kendimi alamiyorum. Cunku insanlari yeryuzunun en degerli varligi olarak goruyorum. Vicdan, adalet, merhamet ve sevgi gibi degerli unsurlarin yalnizca insanda var oldugunu ve bu unsurlarin, insani insan eden ogelerin en basinda geldigini unutmadan yasiyorum. Insani insan eden bir diger oge ise bilinc ve dusuncedir. Duyguysa, olaylar karsisinda ve yasamda insanlarin hissettikleri seylerdir. Ornegin, aci veya sevinctir. Korku, heyecan, endise, acimadir. Iyilik, dostluk, guzellik, adaletli ve vicdanli olmak gibi degerler, salt insana ozgu bir olgudur. Cunku insan sosyal bir varliktir. Aydinlik ve karanlik nasil biribirinin ziddiysa, iyilik ve kotuluk ya da guzellik ve cirkinlik de biribirinin ziddidir. Ama evrende her sey ic icedir ve beraber yasar. Karanlik nasil ki kotulugu, cirkinligi, korlugu, cehaleti, zulmu, haksizligi, adeletsizligi, vicdansizligi, sevgisizligi, hosgorusuzlugu temsil ediyorsa; aydinlik da iyiligi, guzelligi, ilgiyi,dogruyu, dostlugu, merhameti, durustlugu, adaleti ve vicdani temsil eder. Unutmayalim ki, tabiati gunes aydinlatir, insani da bilgi. Bilgi, eger iyinin ve vicdanin hizmetinde ise, bilginin hakca paylasilmasi, adaletin hayata gecirilmesi mumkun olur. Aksi takdirde haksizlik, vicdansizlik, zulumler ortaya cikar. Yirmibirinci yuzyilda, bilgi caginda yasiyorken; insanin inancina, diline, kulturune, bilincine, dusuncelerine, gorusune ket vurarak, baski uygulayarak, hakaret ederek bir yere varmaya calisan sirtlanlari anlamakta ve anlatmakta gucluk cekiyorum. Tertemiz bir suyu bulandirmak ne kadar kolaysa, bir insani dininden, inancindan, renginden, dilinden, tipinden, irkindan, dunya gorusunden dolayi hor gormek, asagilamak, iftira atmak da o kadar kolaydir. Zor olan; insani, insan oldugu icin sevebilmekte, onun bize benzemeyen yanlarini hos gorebilmektedir.Insan gibi sosyal bir varliga da zor olan yakisir. Oyleyse Onemli olan insana saygi duyabilmek, insanca yasamayi ve yasarken de paylasmayi ogrenebilmektir. Dunyada her insanin, her milletin yasam hakkina saygi duymayi, insanlari anlamayi ve en onemlisi de hosgoruyle bakmayi ogrenmek, onlarin hakkini da kendi hakkiymis gibi savunmak, insan olmanin geregidir. Insanlari diger canlilardan ayiran ozellikler de bunlar olsa gerek�Bu geregi yerine getirmek, son derece hassas ama bir o kadar da basittir. Ilk bakista zor gorunse de. Ama ne yazik ki sirtlanlar, gun aydinligini sevmezler. Guzellikler onlarin meselesi degildir. Onlarin gulistani cirkinliklerdir. Nefrettir, kindir, dusmanliklardir. Onlarin hic kimseye merhameti, sevgisi, saygisi olamaz; hatta kendilerine bile. Yurekleri, beyinleri, kan, kin ve nefretle doludur. Erdemleri, namus anlayislari bacaklari arasindadir. Buna bagli olarak beyinleri ve yurekleri de namus anlayislari kadar kirlidir. Bence bu dunyada ihtiyacini duydugumuz ve muhtac oldugumuz en onemli sey sevgi, dostluk ve hosgorudur. Kucucuk bir tebesum ve tatli dil, karsimizdakine verebilecegimiz en guzel hediyedir. Insanlar sevmeli, sartlar ne olursa olsun sevmesini bilmeli. Hayata hosgoru ile bakilinca, olaylar yumusuyor. Bunu hepimiz biliyoruz mutlaka, ama yine de hosgoruyu soylemeliyiz biribirimize, hatirlatmaliyiz. Cunku yasamin tadi ayrintilarda gizlidir, yasamak sevmektir, hissetmektir, anlamaktir. � Bir kizilderili dede ile torunu evlerinin onunde oturmus, biraz otede bogusan biri siyah digeri beyaz iki kopegi seyrediyorlarmis. Torunu sormus: � Neden iki tane kopek besliyorsun? Dede yanitlamis: � Onlar benim icin iki simgedir evlat. Iyilik ve kotulugun simgesi... Iyilik ve kotuluk de icimizde boyle surekli mucadele eder durur.� Torun sorar: � Peki, sence hangisi kazanir mucadeleyi?� Bilge reis derin derin gulumser ve der ki: � Hangisi mi evlat?...... Ben hangisini daha iyi beslersem o kazanir...� Sevgi, insanlara bagisladigimiz bir duygu, bir armagan. Bu yuzden bazen tek tarafli da olabiliyor ve bu yuzden bunu hic tanimadigimiz insanlara da bahsedebiliyoruz. Severek yasamak guzeldir, severek yasamanin guzelligini ve onemini farkedenler de guzeldir� Dunyada bir sey olabilmenin otesinde cok daha onemli bir sey var aslinda; o da insan olabilmek. Insan olabilmenin ilk kosulu ise; yureginde sevgi ve merhamet tasiyabilmektir. Yoksa kim oldugumuzun, nereden geldigimizin, hangi ulkenin pasaportunda adimizin yazili oldugunun ne onemi var! Bu dunyada, sadece insan degil miyiz? Bu dunyada bizim yasam hakkimiz kadar, baskalarinin da yasama hakki var. Insan dedigin odur ki; nerede ve kime yapilirsa yapilsin, birine yapilan zulmu, haksizligi, vicdansizligi, her zaman yureginde hissedebilsin, bunu kendisine yapilmis gibi gorebilsin.. Yeryuzunde ki butun insanlar insanlik bahcesinin cicekleri degil midir? Oyleyse hic bir devletin, irkin, insanin, inancin yada gucun bu cicekleri ezmesine, soldurmasina firsat verilmemeli, musamaha gosterilmemelidir. Butun halklarin, toplum yada bireylerin kutsal olan yasama hakki korunmalidir; Hatta kulturlerinin gelismesine katki sunulmalidir. Bu dunya hepimizin. Bu dunyada herkese, butun halklara ve kulturlere yetecek kadar yer var. Yeterki cehalet, siddet, baski ve inkar yerine, hosgoru sevgi saygi hakim olsun... Oyleyse Turk - Kurt, Alman � Rus yada Musluman - Hiristiyan olmanin ne onemi var, soyler misiniz? Aslolan- hepimize bir hayatin bahsedilmis yada armagan edilmis olmasi degilmidir? �Allah'in bile insanlar hakkindaki hukmunu, omurleri sona erdikten sonra verdigine inanirken... Biz kim oluyoruz da insanlari birkac kez gormek, iki-uc yazi okumak, birkac dedikodu dinlemekle... Yargilama hakkina sahip olabiliyoruz!� diyor Dale Carnegie... Herman Hesse de diyor ki:� Ben vatanseverim ama, once insanim. Her ikisinin bir arada yurumedigi yerde daima insana hak veririm.� O halde, neden baskalarinin hep bizden farkli yanlarini goz onunde bulundurup da, neden biraz da bizimle ortak yanlarini bulup ortaya cikarmaya calismiyoruz? Sonradan yaratilan ve dayatilan dil, mezhep, irk, tarikat, kultur, bolgecilik, seyhlik, asiretcilik gibi kavramlar yuzunden cikan savaslara, katliamlara, haksizliklara karsi durmuyoruz? Insanligin ortak degerleri olan hosgoru, sevgi, saygi, baris, ozgurluk, bireysel hak, adalet gibi evrensel degerlere inanmakta, kim ne zarar gorebilir? Insani duygulardan yoksun ve insanliktan nasibini alamamis sirtlanlardan baska, kim bu ortak degerlere karsi cikabilir? Yilginliklarin, yorgunluklarin damarlarimizda dolasiyor olmasi bizi biktirmamali, yildirmamali; bizi insani degerlerden uzaklastirmamali. Bedenimizde, sevgiye acik bir yuregimiz oldugunu unutturmamali. Cunku bize, herseyden once yuregimiz gerekli. Sevgiyi gormek, duvarini ormek ve sevgiyi cevremize sunmak icin, once yuregimiz gerekli bize. Bozgunlardan ve sevgiyi kirleten yozluklardan yilmamak icin, korkmamak icin bize sadece yuregimiz gerekli. Dusuncelerimiz, yargilarimiz, onyargilarimiz; o yakici ve yikici yildirimlarin beynimize ulasmamasi icin ne kadar barajlar, dalgakiranlar, duvarlar insa etse de, ne kadar tarihsel, kulturel, ideolojik, gundelik paratonerimiz olsa da, bir yerden sonra, en azindan soyle kendi yuregimizle basbasa kaldigimizda , eminim bu gercegi anlariz.Bir kez olsun, biz de yurekten o sorulari sorarsak kendimize, mutlaka anlariz sevginin gucunu. Ya da en azindan sormak durumunda kaldigimizi varsayarsak, anlariz... |
0 yorum:
Yorum Gönder