27 Mayıs 2007 Pazar

SiMuRG Rumuzumun Forumdan Kaydının Silinmesini Rica Ediyorum....

S a Forum yöneticileri benim buraya pek katkım ve emegim olmadı... Ama yinede burayı çok seviyorum.. Burdan ayrılmak istiyorum ama burda üyeliğim varken asla ayrılamayacağımı biliyorum, bir gün illa bir sevdiğim bana güzel biz söz yazacak bende ona cevap vermek isteyeceğim bunu biliyorum.. Burda çok sevdiğim insan var, çok sakin herşeyi hoş karşılayabilecek bir insan olduğuma inanıyordum ama son zamanlarda artık öyle olmadığımı biliyorum... Bu yüzden burdan kimseyle sorun yaşamadan ayrılmak istiyorum.. Bunun için Lütfen ve rica ediyorum sizden forumdan üyeliğimi iptal edermisiniz.....


NOT: Lütfen arkadaşlar kimse bunu yanlış anlamasın....

Hayalim Sevdiğimdir..

benim hayalim sevdiğimdir.

sevgilini hayal etmektir
sevdiğini hayal etmektir
sevmeyi hayal etmektir.

peki sevmek nedir ?

sevmek birlikte olmak değil.
sevmek bir çok şeyi paylaşmak değil.
sevmek öpüşmek değil.
sevmek hayal etmektir.

sevmek sevdiğine bile sevdiğini söylememektir.
sevmek sevgini kendi içinde yaşamaktır.
sevmek paylaşmak değildir.
sevmek hayal etmektir.

evlilik aşkı öldürür.
birliktelik aşkı öldürür.
ama hayaller asla ölmez.
benim sevgim de hayaldir.
benim hayalimde , sevgimde asla ölmez...


Aldatan Adam....

Ben mazbut, evine bağlı, eşinden başka hiç kimseye bakmayan, baksa bile kısa sürede gözünü çeviren, hatta baktığından dolayı pişmanlık duyup kızaran ve bu yüzden de karısına yakalanan bir adamdım.

Eşimi çok seviyordum. Hatta aptallık derecesinde seviyordum. Gözümde hiçbir kusuru yoktu. Hayatımın bütün 20’li yıllarını onunla geçirmiştim. 10 yıllık beraberliğimizin 6 yılını evli olarak yaşadık. Aldatmıyordum. Oysa cinsel hayatımız da öyle ahım şahım değildi. Bir çok kez “Bu gece olmaz” sözüyle karşılaşmama rağmen, bunu pek de kafama takmıyordum.

Ama bir gün her şey değişti...

O gün eşimin işten çıkacağı saatlerde iş yerine telefon ettim. Arkadaşları biraz önce çıktığını söylediler. Bu ilk kez oluyordu. Şaşırdım. Erken çıkmak hiç adeti değildi. Olağanüstü bir durum varsa zaten bana haber verirdi. Ben eve döndüm ve onu beklemeye başladım. Gece yarısı olduğunda hala gelmemişti. Ve ben bütün saflığımla başına bir şey gelmiş olabileceğinden korkuyordum.

Saat 2 olduğunda kapı açıldı ve o içeri girdi. Kalktım ve telaşla onu merak ettiğimi, bir şey mi olduğunu sordum. Bir anda içkili olduğunu farkettim. Aman tanrım... Bu benim karım olamazdı. Bana yanıt bile vermedi ve içeri gidip yattı. Sabah uyandığında konuşmak istediğimde ise, dışarıda arkadaşlarıyla içmeye hakkı olduğunu ve buna karışmamam gerektiğini söyledi.

Haklı gibi görünüyor değil mi?

Oysa karımın benim tanımadığım hiç arkadaşı yoktu ki. İçmeye de gideceksek hep birlikte giderdik. Demek ki yeni arkadaşlar edinmişti. Yani ben iyi niyetle öyle düşünmüştüm.

Karımın geç gelmeleri haftada 2’ye 3’e çıktığında bir gariplik olduğunu sezmeye başlamıştım. Ama özgür ve çağdaş düşünceli olan ben, bir hesap sorma olayına giremiyor, içim içimi yerken ona sadece, “Bari giderken haber ver de merak etmeyeyim” diyordum. Ama o, bunu bile yapmıyordu.

Bu durum birkaç ay daha devam ettikten sonra, onun olmadığı bir akşam ben de dışarı çıkmak istedim. Beyoğlu’nda karımın ve benim severek gittiğimiz bir bara gittim. Bardan içeri girdiğimde gözüm bir masaya takılı kaldı. Masada oturan kişi, nişanlılığımız sırasında karımı tavlamaya çalışan, bizimle aynı meslekten bir adamdı. Karşısında da bir kadın oturuyordu. Kendi kendime “Demek sonunda birini bulabilmiş” diyerek yürüdüm. O masayı geçtim ve karşısındaki kadının kim olduğuna bakmak istedim.

İşte o an bütün bar üzerime yıkıldı. Çünkü onun karşısında oturan kişi benim resmi nikahlı karımdı...

Sonrası basit...

Eve döndüğümüzde iyi bir kavga, ertesi gün benim evden ayrılışım ve 1 ay sonra da boşanma...

Boşandıktan sonra eve kapadım kendimi. Her akşam bir küçük rakı ve beyaz leblebiyle sarhoş oluyor, ancak öyle uyuyabiliyordum. Yapılanı bir türlü içime sindiremiyordum.

O günlerde karşıma biri çıktı. Alımlı, akıllı, sevgi dolu ve tabii ki güzel vücutlu biri...

Harika günler geçirmeye başlamıştım. Hep tek eşliliğe inandığımdan çok geçmeden ona evlenme teklif ettim. Etmez olsaydım... Bir anda onun aslında psikolojik rahatsızlıkları olan, kompleksli ve kıskanç biri olduğu ortaya çıktı. Ayrılmaya kalktığım zamansa yaptığı şey bana çok pahalıya mal oldu. Cinsel ilişkilerimiz sırasında hep ben korunurdum. Ama bir gece şiddetli bir kavganın sonucunda, tutkuyla sevişmeye başladığımızda ilk kez “Prezervatif istemiyorum. Zaten günüm de yaklaştı” dedi. Kandım. Bana hamile olduğunu ve artık evlenmemiz gerektiğini söylediğinde beynimden vurulmuşa döndüm. Bunu neden yaptın diye sorduğumda ise “Seni kaybetmemek için” deyiverdi. Resmen bir kez daha aldatılmıştım. Çocuğu aldırmaya razı ettim elbette. Ama bu olayın yarattığı yıkıcılığı anlatmama gerek yok sanırım.

Ondan ayrıldıktan sonra kısa süreli ilişkiler yaşadım. Ama vazgeçmiş değildim. Hayatımda sadece bir kişinin olmasını ve evlenmeyi düşünüyordum.

Biri daha çıktı karşıma...

Yine mükemmel başladı, mükemmel gelişti. Tam sırasında yine aynı aptallıkla evlenme teklif ettim. Üstüne bir de araba hediye ettim. Ama arabayı alan hatun ortalarda görünmemeye başladı. Üstüne üstlük benden soğuduğunu falan da gevelemeye başlayınca olay koptu...

Ve birden içimdeki canavarın harekete geçtiğini hissettim. Bu canavarın adı –her ne kadar kabullenemesem de- intikamdı.

Öncelikle acayip severken, beni piç gibi ortada bırakan bu kadına dersini vermeliydim. Hemen birini buldum. Bu onun çevresinden biriydi. Benim o kişiyle olduğum da çok geçmeden onun kulağına gitti. Ve telefonlar başladı. Hata yaptığını aslında beni hiç unutamadığını söylüyordu. Kozlar artık elimdeydi. Üstelik diğer kişiden ayrılmadan, onunla da birlikte olmaya başladım.

Tanrım bu ne büyük bir zevkti. Yalan söylüyordum. Yalan söylerken de keyif alıyordum. Birinin kulağına fısıldadığım aşk sözcüklerini, aradan bir saat geçtikten sonra buluştuğum diğerine de fısıldıyordum ve bu beni hiç rahatsız etmiyordu.

Biri daha çıktı karşıma. Onu da ikiletmedim tabii ki. Aynı anda üç kişiyle beraberdim. Trafiği idare etmek zor oluyordu ama aldığım keyif bu zorluğa değiyordu.

Artık Aldatan Adam’dım. Aldattıkça da değerleniyordum. Biri bana ‘İş çıkışı buluşalım’ dediğinde, “Gelemem, hem işim var, hem de yalnız kalmak istiyorum" diyor, bir başkasının kucağına koşuyordum. Böyle yaptıkça da “gizemli” biri oluyordum. Artık kadınların aradığı adamdım. Gizemli, kendinden emin, hükmeden, istediği zaman gelen, istediği zaman giden, bazen ortadan kaybolan, yatakta iyi bir aşık, sevgililerini iyi yerlere götüren, şık hediyeler alan...

Abarttığım zamanlar da oldu elbette. Hele bir kere kalabalık bir grup içinde 4 sevgilimi de aynı masaya oturtmuştum. (Bunun öyküsünü bir başka yazıda anlatırım). İnsanlar cesaretime inanamamıştı. Ama ben zaten onları baştan yok sayıyordum. Olsa da olurlardı, olmasa da... Bu rahatlığı hissettiğim için de korkmuyordum.

Aldatmaya devam ediyorum. Şu anda, yine 4 kişiyle beraberim. Hepsi mutlu. Tabii ki birbirlerinden haberleri yok. Ama benim bir tek şikayetim var. Bu trafiği yürütmek için iyi paraya ve zamana ihtiyaç var. Birincisiyle ilgili sorunum yok. Ama zamanım yetmiyor. Zaman sorununu da çözersem, sayıyı ikiye katlamayı düşünüyorum. Ne zamana kadar böyle devam eder falan diye de felsefik yaklaşımlar içine girmiyorum. Çünkü ben Aldatan Adam’ım ve aldattığım kadar yaşarım...

Unutmayın, size önemli bir ipucu, insanlar inanmak istedikleri şeye inanır. Gördüklerine değil...
........................................ ALINTIDIR...................

Elestiri

Biz insanlar neden elestirileri ve gercekleri hazmedemiyoruz
Aslinda insanlar herseye hazir olmali nasil bigun ölume hazir ise elestilerede hazir olmali ve bundan rahatsiz olunmamali Gercekler oldugu icin:!!!!

Canım Anneme...

İlk yıllardan hatırladığım tek şey, tarifsiz, sıcak bir mutluluk. Hep yanımdasın. Seni özlemek zorunda kalmıyorum. Uyumadan önce bana masal anlatırdın. Seninle hep yeme yerdik. Hiç acıkmadım. Çok ağlarmışım. Üzülürmüşsün. İnan hiçbiri seni üzmek için değildi. Bir şey itiraf edebilirmiyim? O yıllarda annem olduğunu bile anlamamıştım. Sen benim en iyi arkadaşımdın. Oyunlar oynardık. Hep ben kazanırdım. sen hiç kazanmadın. Başka çocuklarla oynarken bile benim kazanmamı isterdin.


Başka arkadaşlarım oldu. Seni ilk lez özlediğimi hatırlıyorum. Çok kızmıştım. Okul başladı. Daha az görüşmeye başladık. Ama her an benimle olduğunu çok iyi biliyordum. Defterlerimi birlikte kaplıyordık. Her sabah beni okula bırakırdın. Çıkışlarda alırdın.


Zaman geçtikçe, ben büyüdükçe her şeyi daha iyi anlıyorum. Ya da anladığımı sanıyorum. Benim için hissettiklerini anlıyorum. Kendi hislerimi anlatamıyorum. Ne yapabilirim? Sen benim için yaptığın her şeyi sadece ben olduğum için yaptın. Biliyorum, DOGUM GÜNLERIN DE ANNELER GUNUN de hiçbir şey istemeyeceksin."Hatırladın ya o bana yeter" diyeceksin. Biliyorum, ben yine hiçbir şey söyleyemeyeceğim. "Her şey için teşekkür ederim" diyeceğim. Birbirimize bakacağız. Neler hissettiğimizi kimse bilmeyecek. Biz bileceğiz. DOGUM GUNUN Kutlu Olsun Anneciğim.



BIRICIK EVLADIN

ESENGUL YAMAN

Sessiz Çığlık...


"Gözlerinin hasretinde yüregim bosluklarda sesini arıyor...Yankılansa sesin odama ve gözlerin geceme yıldız misali düşse yeter bana..Baska bir sey istemiyorum....Bir tek gülüsün tüm acılarıma iyi gelecek kadar güzel..Ve seninle yasayacagımız güzel günler tüm hayatıma bedel.. Bos duvarlara ismini söylüyorum ve seni yıldızlara soruyorum acaba neler yaptı diye...Vurulmusum sana ,gözlerine yanıyorum bir alev topu giibi..
Hasretin sanki volkan gibi kösebaslarinda patlıyor..Sensiz düsüncelere dalsam her fikrim kör kursunlara ispat ediyor...Gözlerinden mahrum gecelerim katrana boyanıyor ...Ucurtmalarimi senden haber alır mi diye omuzlarımdan kaldırdım..Yüregimi göcmen kuslarla sana yolladim..Bos gelmeyeceklerdi biliyorum...Yüregini ve gözlerini bırakacaklardı avuclarıma...

Acıların yarınlarda müjde kokan ciceklerdi..Düsünsene karların altındaki citlenbikleri...Aylarca toprakla kar arasında kalırlar..Ama içlerinde hicbir zaman umutsuzluguna yenilmezler.Yaprakları hazani andırsa da icindeki umutlarını sererler dudaklarına..Bahar oldu mu nazlı bir gelin gibi günesin koynuna girerler.. Tüm umutlarını günesle sevda kokan yüreklere sererler...Aynı o misal sende hicbirseye yenilmeyeceksin..Yarınlarını bahar addedip icindeki sevgi yapraklarını yüregime sunacaksin..Her yapragıda ölümüne sevdanin naif durusunu, yalnızlıga karsi dik baslılıgını ve acılara karsı metanetini görecegim..Gördükce sımsıkı saracagım seni..Bırakmayacagim seni acıların kollarına ...Bu kadar kolay pes etmeyecektik fani yaralarımıza...İyilesmesi yılları sürecek acılarına ben her gün nefesimle merhem olacagim..Yavas yavas iyileseceksin...her güneste sana umutları bırakacagim ve gözlerin dünden daha iyi parlıyorsa o zaman daha cok saracagim iyilesmen icin...Tüm acılarina ben kefilim..Yeter ki sen mutluluklara gülümse.''

Ölümsüz Kırmızı Güller..

Kan rengi, kıpkırmızı güllere bayılırdı. Zaten onlarla
adaştı da. Rose... Gül... Kocasının sevgili Rose'u... Her yıl
Sevgililer Günü'nü kapının önünde bulduğu enfes fiyonklarla
süslü kucak dolusu kırmızı güllerle kutlardı. Hiç aksamadan.
Hatta, eşini kaybettiği yıl dahi kapısı çalınmış, gülleri kucağına
bırakılmıştı..Tıpkı geçmişte olduğu gibi, küçük bir kartla birlikte..
Her yıl güllere iliştirdiği karta aynı cümleleri yazardı:
"Seni, geçen sene bugünkünden, daha çok seviyorum..."
Birden, bunların son gülleri olduğunu düşündü.. Önceden
ısmarlanmış olmalıydı.. Öleceğini nasıl bilebilirdi?..
Zaten her seyi önceden planlamayı ve yapmayı severdi,
yumurta kapıya gelmeden...
Gülleri özenle içeri taşıdı..saplarını kesti, vazoya yerleştirdi..
Vazoyu da konsolun üzerine, eşinin kendisine gülümseyen
fotoğrafının yanına koydu. Orada kocasının koltuğunda
oturup saatlerce güller ve fotoğrafı seyretti sessizce..


Bitmek bilmeyen bir yıl geçti.. Yapayalnız ve hüzün dolu bir yıl..
Sonra bir sabah kapı çalındı.. Tıpkı eski günlerde olduğu gibi..
Kırmızı gülleri, üzerinde küçük kartıyla birlikte eşikteydi..
Sevgililer Günü'nü kutluyordu. Gülleri içeri aldı. Şaşkınlık
içinde doğru telefona gitti. Çiçekçi dükkanını aradı...
Onu bu kadar üzmeye kimin hakkı vardı ?
"Biliyorum" dedi, çiçekçi.. " Eşinizi geçen yıl kaybettiniz..
Telefon edeceğinizi de biliyordum.. Bugün size yolladığım gülleri
çok önceden ısmarlamış, parasını da ödemisti.. Hep öyle
yapardı zaten, hiç şansa bırakmazdı. Dosyamda talimat var.
Bu çiçekleri size her yıl yollayacağım. Bir de özel kart vardı,
kendi el yazısıyla. Bilmeniz gerek diye düşünüyorum..
Ölümünden sonra çiçeklere iliştirmemi istediği kart..."
Rose hıçkırıklar arasında teşekkür ederek telefonu kapattı.


Zarfı açarken parmakları titriyordu...
" Merhaba gülüm" diye başlıyordu, kart.. " Bir yıldır ayrıyız.
Umarım senin için çok zor olmamıştır. Yalnızlığınıı ve acılarını
hissedebiliyorum. Giden sen, kalan ben olsaydım neler çekerdim
kimbilir? Sevgi paylaşıldığında yaşamın tadına doyum olmuyor.
Seni kelimelerle anlatılmayacak kadar çok sevdim. Harika
bir eştin dostum, sevgilim benim... Sadece bir yıldır ayrıyız.
Kendini bırakma. Ağlarken bile mutlu olmanı istiyorum.
Onun için bundan sonraki yıllarda güller hep kapımızda olacak.
Onları kucağına aldığında paylaştığımız mutluluğu ve
kutsandığımızı düşün. Seni hep sevdim.. Her zaman da
seveceğim. Ama yaşamalısın. Devam etmelisin... Lütfen..
Mutluluğu yeniden yakalamaya çalış. Kolay değil,
biliyorum ama bir yolunu bulacağına eminim....
Güller, senin kapıyı açmadığın güne dek gelmeye devam
edecek. O gün çiçekçi beş ayrı zamanda gelip kapıyı çalacak,
eve dönüp dönmediğini kontrol edecek. Beşinciden sonra
emin olarak gülleri ona verdiğim yeni adrese getirip
seninle yeniden ve ebediyyen kavuştuğumuz yere bırakacak..
SENİ SEVİYORUM GÜLÜM..."

Sahibini Arayan Mektuplar

Gözlerine baktığım zaman susmanın bir sebebi olmalı. Bana kendini anlat. Korkularını, dileklerini söyle bana. Aşktan ne bekliyorsun? Dostluk mu? Al, istediğin kadar... Yüreğimi apaçık önüne seriyorum işte! Orada sevdiğin, isteğin ne varsa al, senin olsun. Sana arzularımın ötesinden sesleniyorum.

Aydınlık! sen en güzel aydınlık! Bizi bırakma. Kalplerimizde girmediğin köşe kalmasın. Çek, kurtar bizi insan yaratılılışımızın korkunç karanlığından. İçimizde, ta derinlerde kükreyen o vahşi hayvanı sustur. Düşüncelerimizi tırmalayan o kanlı pençeden kurtar bizi. Unutulmuşların dünyasında biz unutmak istemiyoruz.

Haydi sevdiğim sen de aç yüreğini. Dostluğun o ölümsüz ışığı dolsun içine. Saçlarımı okşadığın zaman, annemin eli sanmalıyım ellerini. Dudakalrından yalnız aşkın hazzını değil, dostluğun doyulmaz içkisini de içmeliyim. Bana önce insanlığımı öğret, bana unutmamayı öğret. Seni hiç unutmak istemiyorum.
Bilinmeyen içkilerin en zevk dolu sarhoşluğunda yaşayalım seninle. Kurtulalım bu korkulardan, bu çaresizliklerden.

Beni hiç unutmayacaksan sev, usanmayacaksan sev. Birlikte yaşadığımız her dakika ömrümüzün bir yılına bedel olmalı. O dakikaları hatıraların sonsuz
mezarlığına göemceksek hiç yaşamayalım.

Önce zamandan kurtulmalıyız öyleyse. Birbirini yenilemeli saatlerimiz. Yarın bu günü aratmamalı. Yerçekiminden kurtulurcasına aşmalıyız zamanı seninle. O dost zamanı, o dostça zamanları.

Bana "gel" dediğin an; mesafeler de anlamını kaybetmeli. Yolları dakikalarla, günleri kilometrelerle ölçmemeliyiz. Beraberliğimiz, bütünlüğümüz hiç bitmemeli. O hiç sönmeyen dostluk ateşinin çevresinde hep böyle elele, dizdize olalım. Ne yağmur söndürmeli o ateşi ne rüzgar. Yüreklerimiz hep böyle ışıl ışıl olmalı alevlerinde.

Hadi sevdiğim, sen de aç yüreğini. Bana kendinden bahset. Hep ben ol, durmadan ben ol istiyorum. Dudaklarım kurudu bak! Bir yudum su ver güzelliğnin
pınarından. Acıktım dersem iyiliğinle doyur beni. Üşüyorsam; yalnız dostluğunun ateşinde ısınsın ellerim.

Benim olma demiyorum. Ama önce ben ol. İnan, ben hep sen olacağım, baştanbaşa sen olduğum için.

Aşkta kaybettiklerimizi dostlukla tamamlayalım. Gel, aydınlık, bizi bekliyor..

ah bu gönlüm

Su an bana gonderdigin turkuyu dinliyorum ve ikimizin ne kadar ortak noktasi oldugunu dusundum bir an. Hayat ne acimasizki bizleri iki arada birakabiliyor ansizin. Hic ummadigin bir anda, tam hersey yolunda iste derken; baska daha ne isterim istediklerimin hepsine sahibim derken; karsina gonlunu verebilecegin, simsiki sarilip hic birakmak istemedigin birini cikartiyor. Haydi bakalim coz cozebilirsen!

Yanlis anlama ben hala aska inanmayanlardanim. Ama senden aldigim enerji, elektrik adini sen koy, beni benden aliyor hala. Kavusmak imkansiz o yuzden mi dersin? Yoksa ulasilmazlik midir bu kadar heyecan katan? Yalnizlik isi daha da zorlastiriyor ama baska bir aciklamasi olmali bu isin! Herseyi oluruna birakip icinin sesine mi kulak vermeli, yoksa kalbe bir sus deyip, yeni bir buz kalibimi yerlestirmeli mi tekrar. O kadar zaman oldu ki bu duygulari hissetmeyeli. Yillar oldu inan. Tam artik tamam, benden gecti, artik kimseleri sevemem, dedigim anda tekrar eskiler tazelendi. Icimde bir seyler alt ust oldu.Ahh bu deli gonlum ne zaman anlayacak! Ne zaman adam olup, durulacak!

Bir gecenin karanligina gizlenmis oturuyordum yalniz. Karsimdaki televizyonda birbirine deliler gibi asik bir cifte gozum takildi bir an. Onlarin mutlulugunu kiskandim.Kendime uzuldum. Gercekleri kabul etmek isime gelmedi ama iste oracikta yapayalniz oturan ben, hayali bir ciftin sevgisini kiskanacak kadar caresiz hissetmistim kendimi. .


YAZAN:
ESENGUL YAMAN
10:05:2006

püffff

Sewiyorumm peky.. Sen ?

bir kus...

slm
ben gecen gun 5.5 mm (22 cal) bır tufek aldım uzerıne de 4x20 lık bır durbun taktım neyse 3 arkadas dama cıktık dıger apartmana BIR SERCE KONDU
tufegın cıkıs hızı 225 m/sn ve 22 joule cıvarında enerjıye sahıp
dıger damın antenıne konmustu bende mesafeye bakıp durbun den nısan aldım
mesafe 20-25 metre vardı bır sıktım kı :
one sıkış kustan tuy paskırdı ama neydı be sonra oldugu gıbı dustuuu
vaybee dedım bune vahset bu tufekle herhalde daha neler yapılabılır
benım gıbıler tufek kullanıcılarıını ınfıale sokuyor dedım.

ama ALLAH var tufek cok gucluydu
aslında uzulmuyorum onu vurdugum ıcın sadece denıze bır tuz daha atıldı yada alındı bu benım gecmısımı degıstırmeyecegı ıcın ....

Ilk defa

ilk defa bu gece aglayarak seni bekledim belkide hayatimda bu kadar ihtiyac duymadim kimseyi aramadim her zaman kendi kendime cözmeye calistim herseyi icime at mistim ve ilk defa bu kadar caresiz lige isyan ettim deger verdigim birini aradim ama yoktuu :((

Onu Sadece Tanri YargilarmiŞ !!!

ßéßéK ÂqLâMâSîyLâ ßîLîNîR ÂLLâH ÂffêtMêSîYLê OLûrDâ ßîR GûN ÂLdâTîRSâN ßéßêK DêĞîLîM ÂĞLâMâM ÂLLâh DêĞîLîM ÂffétMêM:!!! koluna dövme yaptırmışsın beni sadece tanrı yargılar die . ama şunu unutma sakın allah effeder PİYER affetmess !!!

BeN BeCeRiKSiZiN TeKiYiM

Ya ne zamandır şu hossohbete girerim şu forumda ancak uye olabildim. Kaç kere denedim uğraştım her seferinde bi hata verdi acaba neyi yanlış yapıyorum diye düşünüp durdum. Her seferinde denedim denedim ama olmadı. En sonunda vaz geçtim.Dermişim bende ole bi goz varmı bakın bakıyım bana )))
Nasıl oldu anlamadım ama uye oldum foruma galiba BECERiKSİZİM bunu anladım.
Uye oldum olmasına ama şimdi napcam ben yaw.Bazan kayboluyorum forumda o kadar karışık geldiki bana yardımcı olun biriniz.

Komİk Ve Utandiran Anlariniz!!!

şimdi... anlatacağım olay bi geçen yıl bu zamanlar oldu...günlerden cuma istiklal marşı okuyacaktıok işte...herkes sırayı giriyodu...benim bi kız arkadaş wardı beni çok seviyordu fakat ben fazla sıcak değildim işte kendine...neyse tam aşağı iniyodum, koridorda daki masanın yanında beni tuttu..we ağladı ..ben yuz vermedim önce tabii hıçkırıklarını duydum ve biraz yumuşadım...tam inecektim aşağı bu defa senden sadece bir şey istiyorum dedi. "seni seviyorum" bana söyle dedi...bende hemen kurtulmak için dedim.. kızda bana yapıştı bende falan filan işte..tam buarada sizce noldu...durun anlatayım... "bizim mudur fantaziniz bittiyse aşağı inin" demezmi...(masanın üstündeki mikrafonu nasıl fark edemedim hala anlamıyorum) [tabii dışarde herkez hazırol vaziyetini almış bizim tatışmamızı ve fantamizi dinliyormuş..].aşağı indiğimizde herkez bize bakiyo...hayatımın en korkunç gunüydü...iyike okul kapanmasına az kalmıştı yani!!!

bence okunması gereken bir yazı.

selamlar. bu yazıyı 15.06.2006 tarihinde sabah gazetesi güzin abla köşesinde okudum ve oldugu gibi sizinle paylaşmak istedim
merhaba güzin abla ben 22 yaşında dogu kökenli bir ailenin ilk kızlarıyım.
Artık ne paymam gerektigini bilmiyorum.
Cevap vermesen de sadece anlatmak sana içimi dökmek istiyorum.
K üçük yaşlarda akrabalarımın kızları ve oğulları tarafından defalerce fiziksel tacize uğradım. Cok korkaktım ve bunu kimseye anlatamıyordum.
Ailede şiddet gören biriydim.bu benim daha cok ürkek olmama yol actı.
İlkokul yıllarımda 5 sene boyunca sınıfta kimseyle konuşmadım hiç arkadaş edinemdim.
Hep insanlardan kactım. Her yerde aynı şey oluyordu ve ben kendimi koruyamadım hiç.
Ta ki ortaokul yıllarıma kadar
Bundan sonra açıldım ve cesaret verdi yeni bir dönem bana .Artık pek cok insanla konuşuyordum ve kimsenin bana zarar veremsine izin vermiyordum.Her tanıştıgım insan bana Hayat dolusun derdi. herkeze güvenirdim ki bunu asla degiştiremedim.
Lise yıllarımda herkez bana hayrandı. Ailemin yoksul olması beni hiç etkilemdi.
Hep kendime dikkat eden güzel diyemesemde dikkat ceken biriydim.Hayat benim için sanki gülmek demekti.
Gülmedigim o yılların acısını cıkarmak ister gibiydim.
Babam uzakta yazlık bir kasabada inşat işiyle uğraşıyordu.17 yaşındaydım onun yanına tatile gitdim.
Herkese güvenmem başıma olmadık işler actı.
Babamın işçisi babam yokken bana tecavüz etmeye calıştı yine yıkıldım ama kurtuldum elinden.
Sadece dayak yedim ve koşarak denize acıldım attım kendimi mavilige.
Suyun altında düşündüm sadece dayak yedim hiç bir şeyim yok benim dedim ve tekrar hayata döndüm kaldıgım yerden
Üniversite sınavlarını kazandım ama olmadı.Bir kız tek başına gidemez ya sana para yetiştiremezsek dediler 19 yaşında biriyle tanıştım.
Evlenmeye karar verdik ve tüm ailem akrabalarım herkezle tanıştırdım.
O da bana sahip olmaya calıştı ve başardı.1 hafta sonra hayatımdan cıktı gitdi.
Ölmek istedim bu kez ölüme cok yanaştım 1 hafta yogun bakımda kaldım ailem bana iyi davrandı ama hiç bir zaman gercegi söylemdim.
Kendimi topladım ve şu an calışıyorum. bir hukuk burosunda sekreterim.430 YTL maaşım var bir de erkek arkadaşım var.
Ona her şeyi anlatdım şimdi bana daha yakın duruyor. Yine de korkuyorum ama o bunu anlamıyor.
Bazen ayrılmak istiyorum ama aileme söylemsinden korkuyorum. duyarlarsa beni öldürürler. bana akıl verecek insanlara ihtiyacım var............................................... ..


işte buyurun yorum sizin arkadaşlar

Bu duygunun adı yok..

Şu an parmaklarım sadece seni yazmak istiyor Kalbimin seni istediği gibi..
Seni yazmak ne kadar güzelse..bir o kadar da zor Bir bilsen bu aralar ne kadar uzaksın bana..
Sana daha yakın olmak için ..Durmadan seni hayal ediyorum.. Seni..!!

Hayaller kuruyorum seninle ilgili..Hani olsaya diyorum;..
Her sabah senin kokunla açsam gözlerimi güne.. ve her sabah sana dokunsam gözlerim kapalıyken henüz Tüm gece sıcaklığında dalsam uykuya, ve bütün gün seni görmenin heyecanıyla beklesem akşamı...
Gecelerden korkuyorum şimdi sensiz geçtikleri için..
O gün gelse her geceyi öyle basarim ki bağrıma sen gibi!..Ama.. ama sen yoksun

Şu an çok güzel bir aşk şarkısı çalıyor.. Aynı şarkıyı defalarda baştan baştan dinliyorum, öyle bir an geliyorki huzuru hissediyorum ve duruyorum onu sadece hissediyorum bir an içindeyim sanıyorum ama aslında baktığım bir resim bu Şarkı hala çalmaya devam ediyor kim bilir belki onuncu kere dinliyorum ve hala hissetmeye devam ediyorum. İçine girmek istiyorum bu güzel şarkının bir notası olmak istiyorum... Gücümün yetmediği şeyleri istiyorum bir notanın içinde erimek, duyulmak, sevilmek, dinlenmek sonrada tekrar çalınıncaya dek susmak kaybolmak istiyorum...

Şarkı hala çalıyor ve ben orda olamıyorum içine giremiyorum ruhum notalarında eriyip yok olmuyor. Sadece dünyadan kopuyorum bir kaç saniyeliğine..Sonra gerçeğe dönüyorum..

Senin için varolduğunu bildiğin, senin için nefes aldığının farkında olduğun bir yürekten zorunlu olarak ayrı kalmak ne zor
Çok uzakta bir sen görürüm hayalimde, koşarım kavuşmak, koklamak, sarılmak için sana; Sonra uyanırım..her tarafım uçurum..Sanki bir adım atsam sensizlikte yok olup gidecekmişim gibi.. İşte o an ölürüm..Gözlerimden bir damla sen düşer, ağlamaklı olurum. Gecenin karanlığı korkutur, göz yaşlarım boğar beni.

İnan ki bir fısıltı gibisin karanlıkta kulaklarımda çınlayan, ruhumu, duygularımı okşayan ve kanımda damla damla akan.
Seni bekliyorum her güneş ışığında ve her gün doğuşunda.
Her kızıllığında akşamın, içime bir ok giriyor tüm bedenimi tarıyor sanki... İçim kanlanıyor, akışı yavaşlıyor
Her akşam ümidimi kendime gömüp tutuyorum evin yolunu... O yalnız yatak, sensiz sesler ve boş içim. Sen olmadığından mı bu yabanilik diyorum bazen... Öyle evet... Senin olduğunu anımsıyorum..
Gülümserdim ben... Gülerdi yüzüm, gözlerim. Sana bakmak, bakmasam da seni hissetmek yeterdi bana& Yine hissediyorum ben seni ama ellerim havada... Boşluğu tutuyorum Boslukta geziyor gozlerim Ey adına ömrümü adadığım nerdesin?. Gelsen Çok şey de istemiyorum aslında sadece son bir kez gelsen..Yumaşacık teninle sarsan beni..derin derin çeksem kokunu son bir kez içime..Çekeyim ki; bir daha gitsen de kokun kalsın üzerimde
Bilirsin ben en çok geceleri paylaşırım sevgimi seninle... Gözyüzündeki bir yıldıza bakacağım bu gece ve bu bizim yıldızımız deyip gülümseyeceğim gecenin karanlığında.. Yüreğimi yüreğine katmış koşuyorum yine sana...Savunmasız, sakınmasız, sınırsız sevgimi haykırıyorum sana... Evet..Seni hala..ama hala Çok Seviyorum..




Esengul Yaman




TesekkÜr Sergen

Bu Tesekkur Sana Sergen ) Insanlara Hastalik Hastasi Bagimlilik Yapan Bu Bilgisayar Ve Chat Ortamindan Sebeb Olup Kurtardigin Icin TeseÜrler

Zor Oldu Ama Basardim

Selam ( Gercekten Zor Oldu Ama Basardim Eskiden 15.dk Zamanim Olunca Bile Sohbete Girer Bakardim Kimler Var Diye Ama Su Son 2.3 Haftadir Adim Atmiyorum . Birde Su Var Serverde Konustugum 3.4 Kiz Arkdasim Vardi Artik Onlarla Irtibat Kuramiyom Benim Icin Tek Zor Olan O

Lütfen Okuyun Bunu

Arkadaşlar öncelikle ben BarkoT yada CiNNeT ( hangisi ile tanıyorsanız );
Yıllardır sohbetin üyesiyim ve bir yıldan az bir süredir de forum üyesiyim.
Burada hep asiliğim ile göze battım, bundan sebeptir ki, tanıyan herkes asi biri olarak bilir beni. Bunun yanı sıra sevenlerim de var azımsanmayacak sayıda.
Sonuç olarak baktığımda sevenler çok sevdi, sevmeyenler de çok nefret etti diyebilirim ( tabiri caizse )...

Haklı haksız olayına girmeyecem. Çünkü asla kendimi haksız görmedim. Belki olaylar karşısında tepkim olması gerekenin üstünde oldu ama boşuna değildi.
Neyse olayları fazla deşmenin anlamı yok.

Başta yönetici arkadaşlar olmak üzere çeşitli olaylarda kırdığım, üzdüğüm yada üzerine fazlaca varıp incittiğim herkesten özür diliyorum. Bunu bir eziklik yada kaybetmişlik çerçevesinde yapmıyorum. Sadece insanları bundan gayrı incitmek istemediğim için yapıyorum.

Kafamda hep düzgün bir insan portresi çizdim. Yalan atmayan, dürüst, haksızlık yapmayan, insan satmayan, bazı şeylerin arkasına sığınıp iş çevirmeyen, elindeki artıları kötüye kullanmayan bir insan modülü düşündüm hep. Ama sanırım bu yanlış erdemlerin tamamından muaf insan yokmuş ( ben de dahil ).
Hep doğru insanları arayıp bulmaya çalıştım. Yanlışlarla karşılaştıkça da yerden yere vurdum çoğu zaman, bazısını bir kalemde sildim (vs.).

Tekrardan yönetici arkadaşlar başta olmak üzere herkesten özür diliyorum. Elimden geldiğince asileşmeyip, tartışma olaylarına girmemeye gayret göstereceğim. Ricam şudur ki; başkalarının da beni tartışma ortamına çekme gayreti içinde olmamasıdır. Çünkü bazı konulardaki hassasiyetimi bilip kasten tartışma olayı geçmişte çok yaratıldı bazı kişiler tarafından ve bir defa adım çıktığı için yine ihale bana bırakıldı. Neyse kimseyi sevmek zorunda değilim. Tabii ki kimse de beni sevmek zorunda değil ama elimden geldiğince sevmediğim insanları bile kırmayacağım artık.

Herşey gönlünüzce olsun

Özür Dilerim Kırdığım Herkesten ( İnsanlığı Ben Değiştiremem Ya )...

SiMuRG'un Aşık Olduğu Azraili.....

SiMuRG hep azraile sulanıyorum diyordu yada onunla beraber diyordum işte size Azrailim :-}


aşk sen nelere kadirsinn

bilirsiniz lise yıllarini insan kıpır kıpır olur kanı kaynar yada nebilim en deli çağlarıdır insanın ve o deli çağda da tabiki aşklarıda olacaktır.

ben o yıllarda tabi herkes gibi dersten kaçmanın bir meziyet olduğu dönemde okeye bilardoya yada nebilim ya okulda olan kuralları çiğnemek için elimizdeki bütün gayreti gösteriyoduk yada göstermeye çalışıyrduk

yine okul başladı tabi biz yine haylazlığımz muzipliğimiz üsütümüze tabiri cayizse okulda illlah dedirtiyorduk )))

o yıl bizim okulda bazı öğretmenler değişmişti önceki coğrafya öğretmenimiz hemcinsimizdi pek ona ilgi duymuyodum doğrusu ))))

ama ilk sınfa gireer girmez ben yine eski hocayı beklerken sınıfa bir afet girdi
allahım allahım bu neydi öğretmen olamazdı bir öğretmen yani bu kadar güzel olamazdı ))) yani o öğretmen bildiğimiz öğretmen kriterlerinin epeyy dışındaydı

görür görmez ona aşık olmuştumm artık coğrafya derslerini hiç kaçırmıyordum
bırakın haylazlığı sırf beni dikkate alması için hergün evde coğrafya çalışıyordum
öteki dersler umrumda bile değildii ))

o bir soru sorunca bilmesem bile parmağımı kaldırırdımm onun gözüne girmek için
neler neler yapmadım off off tam bir tabiri cayisse nasıl derler (inek ) oldum.)))
hergün biraz daha ona kaptırıyodum kendimi o kadar kendimi kaptırmıştım ki onun için giyiniyor onun için süsleniyordum..

ve onu aşırı derecede kıskanıyordum sınıfta onunla konuşan çocukları ders çıkışında tehtid ediyordum biri bi laf dese ders aralarında yanımda çok güzel bir hoca die patttttttttt die vuracak aşamasına gelmiştim o kadar kaptırmıştım kendimi

ve ona artık aşkımı ilan etmenin zamanı gelmişti die düşündüm ve kafamdaki planı uyguladım yazılı yaptığı zman yazılı kağıdına ona aşıkımı ilan edecektim ve herkes sınavda şakır şakır soruları yazarken ben ona ilan ı aşk ediyordum )))

ne mi olduuu

müdüre göstermiş kağıdı önce güzel güzel müdürümüz sağ olsun benimle çok ilgilendi çok sevdiii )))))))))
sora aileme bildirdi disiplin cezasından zor kurtuldum ve o sene o sınıfta coğrafyadan kalan tek insan bendimmmmmmm )))))))

emekerime mi yanimm yoksa aşkıma mı yoksa yediğim tokatlaramı offfff aşk off nelere kadirsinn sen

Bitmiş bir aşkın ardından söyleyeceyiniz son söz ne olurdu?

YorumLarınızı ßekLiyorum ArkadaşLar!!!

ßu itirafa kulak verin !!!

ßu kadın manyaq yaa ... izmitte marina sahilinde takılıorum bi gün tek başımayım. güzel bi kadın geldi yanıma oturdu...ama hali perişan . tabi bi derdi olduğunu anladım ama sormadım
kendisi sölicekti nede olsa.kusura bakmayın sizden bi ricada bulunabilirmiyim dedi ! bizde cüneyt arkınlık yapcaz ya buyrun dedik :D ceketini çıkarıp önümü kapatırmısın dedi şaşırdım ! ok dedim kalktım ve ceketimle önünü kapattım . aman allahım kadın pantolonunu çıkarıp iç çamaşırını değiştirmezmi !!!! dondum kaldım valla..tşk ederim dedi ve çekip gitti..ne kadar rahat yaaaaaa :)))))))

Anne kimdir?

Bir erkek çocuğun kaleminden çıkmış bu yazıyı siz de okuyun
> ANNE, dünyada karşılık beklemeden börek yapan tek insandır ...
> Karşılıksız sevginin ete kemiğe bürünmüş halidir ! Ne kadar üzsen de 10
>dakika sonra seni affeden zarif bir memeli turudur, yağlı bile olsa
> tiksinmeden saçını okşayan, kucağına yatıran, öpüp koklayan tek
> varlıktır, meleğin sut verebilenidir. Yarasın diye muhallebinin içine
> ciğer katarak çocuğuna yediren manyaklık derecesinde yaratıcıdır. Yemek
yemeyen çocuğun dikkatini çekmek için elindeki tencere ve tavalarla
> maymunluk yapabilen kişidir, kafayı çocuklarıyla bozmuş, göbek bağı
> kopsa da yürek bağı asla kopmayan, sevgi dolu fedakar insan dişisidir,
> bulaşık, ütü, vb yaparken bile otomatik olarak çene çalan, kendi
> kendine konuşan, anne ne diyon dediğinizde 'sen kendi isine bak, bi de
> senle uğraşmayayım' seklinde asortik cevaplar verendir, "Ulen eve bi
> saat geç gelsek vır vır vır" seklinde kadın dırdırı denen mereti
> erkeklere daha küçükten belletendir, yemek uzmanı, düzen insani,
> bilgili, kültürlü - her şeyi bilen şahsiyettir, yavrularını yol
> tarafından değil, kaldırım tarafından yürütendir, dizi dizi incidir
> lakin gerektiğinde laf sokma dalında da birincidir, sevgiliden ayrılma
> haberi verildiğinde, "amaaan ben sana daha güzelini bulurum" diyebilen
> komik bir karakterdir, ''Oğlum aradım yoktun. Bende mesaj atayım dedim
> sana. Gelince ara beni emi aslan evladım. Şapkasız çıkma o karılarla.
> Kara börülcem benim öptüm annen'' seklinde mesajlar atabilen,
> teknolojiyi ısrarla reddeden, kabullenemeyen, kafasına göre yorumlayan
> bilişim düşmanıdır,
> *** ama ... ama dünyanın en güzel kucağına sahip, en güzel kokan,
> harikulade bir varlıktır ***
> olmadık yerlerde "iyi ki doğurmuşum ulen seni!" diyen ve benim hatırıma
> benimle freddy mercury dinleyen bir sabır ağacıdır, evlatlarını asla
> ayırmayan, ayni zamanda birbirinden koruyan güç abidesidir evde bir
> yere uzandığınız an orada temizlik yapacağı tutan, temizlik konusunda
> kayışı kopardığından temizlikçi gelecek diye evi temizleyen balans
> ayarı kaçmış temizlik kaynağıdır, mutfakta yasayan, evde herkesi idare
> eden ve geceleri baba denen yasal sevgilisiyle sevişen bi tur canlıdır,
> iyiliğin, merhametin, acayip bir şefkatin, sadakatin, sevginin
> güçlerini birleştirdiği sonsuz bakiredir !!
> oğlunun damat - kızının gelin olduğunu görünce,
> çocuğu mezun olunca,
> çocuğu gol atınca,
> çocuğu hasta olunca,
> çocuğu askere gidince,
> asmalı kabağı seyredince,
> dolar yükselince
> velhasıl buna benzer ota-boka bissuru şeye ağlayabilen, bu mesajı
> okurken duygulanıp - gözleri dolabilen, ağlamaya meyilli bir yapısı
> olan duygu pınarıdır,
> son kiiii üç dört; uzakta dursa da yakın hissedilen, cani hep istenen
> asla vazgeçilmeyen, dizinin dibinde olmak istenen, evlatların varlığını
> varlığına armağan edebileceği, *** ıslak - kuru ama heeeep duygulu***
> en önemlisi; kıçı başı oynamayan tek kadın modelidir

Hızlı Düşünme ve Cevap Verme Yöntemler

KENDİNİZİ TANIYIN


Durgun akan suların yatağının derin olduğu söylenir. Boş aletlerin daha çok ses çıkardığını söyleyerek, bu kanıyı farklı bir bakış açısından dile getirmiş oluruz.
Kumarda birkaç milyar kazansaydın sorusuna huzursuzca, yutkunur, omuzlarınızı silker ve "Eee bilemiyorum" denilip sohbet kesilirse
1-Bay KARARSIZ özgüven sahibi değildir.
2-Uydurabilecek geniş bir düş gücüne sahip değildir.
3-Ötekilerin kendisiyle alay edeceğini düşünmektedir.
4-Can sıkacak kadar tedbirli insandır.
Bay karasıza sıkıcı insan etiketi yapıştırılır ve bir daha hiçbir yere davet edilmez. Son derece iyi insandır. Başkalarının kendisiyle ilgili düşüncelerine fazla önem veriyor olabilir. Ne yazık ki , bedenindeki üretici sıvıların akışına izin vermemektedir ; duygularını öyle sıkı dizginliyordur ki zihni asla dört nala gidememekte, sadece yürüyebilmektedir.
Kumarda birkaç milyar kazansaydım ne yapmak isterdin gibi aptalca bir soruya cevap vermem gerekiyor beyniniz size nasıl cevap vermeniz gerektiğini şıp diye söyleyiverir. Biz de neşeyle "harcarım" deriz.
Hızlı bir şekilde düşünürken kendimize sarsılmaz bir şekilde güvenmemizi sağlayan bu yüksek idrak düzeyine ulaşabilmemiz için içimizdeki heyecanı harekete geçirmeliyiz. Çünkü düşüncelerimiz ve konuşmalarımızla doğaçlama yapabilmemizi aslında içgüdüsel bir şekilde bilinçaltında biliriz.
Sokrat aşağı yukarı şunları söylemiştir ; "kendisini tanımayan insan hiçbirşey bilmiyordur"
Söylemeye çalıştığım şu, yaşamamıza heyecan katacak kişi sadece kendimiz bir başkası değil. Belki de kişiliğimiz konusunda gerçekçi bir portreye sahip olmamız gereklidir.




SORULAR, SORULAR, SORULAR


Topluluk karsısında konuşmaya yeni başlayan biri, kamera yada mikrofon karşısında aşağıdaki hatalardan birkaçını yapacaktır; hatta bazen hepsini yapacaktır. Eee, Iııı... sendromu, mesleği topluluk önünde konuşmak olmayan kişilerde çok görülür. Eee, Iııı silmenin tek yolu alıştırma yapmaktır. Bu tehlikeleri ortadan kaldırmanın sırrı, normal konuşma hızından daha yavaş bir şekilde konuşmaktır. Böylece bir sonraki sözcüğün ne olacağını düşünmek için kendinize zaman tanımış olursunuz.
1.Yavaş Yavaş; Normal Konuşma Hızından, Daha Yavaş Bir Şekilde Konuşun.
Bir kez akılıcılığı sağladıktan sonra, hızınızı artırabilirsiniz.
Peki ya abartılı el hareketleri ve çevredeki nesnelerle oynama alışkanlığımızı ne yapacağız? Beden dilimizin iyi niyetli dinleyiciler üzerinde iyi izlenimler bıraktığını kendimize sorma fırsatı bulmuş olduk ve öğrenmek için de kendimizi inceledik.
2. Konuşurken Etrafı Kurcalamayın; Kollarınız iki yanınızda ellerinizi çevredeki eşyalardan uzak tutmayı bilin.
Her sorunun ana fikrini cevabınızın bir parçası olarak tekrarladınız mı? Bu şekilde başlamak hem akıcılığı hem de hissettiğiniz gerginliği yada utangaçlığı bir kenara atmanızı sağlayacaktır. Daha da önemlisi soruları direk olarak cevaplamaya kalkışırsanız biran ne söyleyeceğinizi şaşırabilirsiniz. Bu da gebe bir sessizliğe, sizin de utanmanıza yol açacaktır. Ayaküstü düşünmek konusunda uzman olmak sorulara anında ve akıcı bir şekilde cevap vermeyi gerektirir.
3. Soruyu Kendi Lehinize Kullanın; Özgün soruyu tekrarlamak şu yararı sağlar
-Zaman kazandırır-Gerginliği dağıtır-Garip duraksamaları önler.(Eğer soruyu tekrarlamanız, istediğiniz sonucu vermezse konu ile alakalı bir soru seçip, yeniden cevaplamanız iyi olacaktır. Cevabınıza bir parça mizah katabilirseniz çok daha iyi olur. Hazırlıklı olmadığınız soruları cevaplarken, cevapları kısa tutmalısınız. Basit gündelik sözcükler kullanın.
4. Sözün kısasını söylemek için sözü kısa tutmak gerekir. Doğaçlama konuşma işlemini mükemmelleştirdikten sonra sözcük dağarcığınızı geliştirebilirsiniz.
"Bir etimologla, entomologu mu tanıyalım? Peki hala soru aslında zor görünüyor ama cevabı inanılmaz derecede kolay. Etimolog, entomologu ne olduğunu tam olarak bilendir."



VE DAHA FAZLA SORULAR


Benim altı sadık hizmetkarım var.
Her şeyi bana öğreten işte onlar.
Adlarıysa Ne ve Neden ve Ne Zaman
Ve Nasıl ve Nerede ve Kim
Soruluş Amacı Gizli Sorular:
Trafik polisi "Sizi yolun kenarına çektim, çünkü bu araç size sorun çıkarıyora benziyor. Bir sorun mu var?" aslında polis bizim bir sorunumuzun olup olmamasıyla ilgilenmemektedir. Onun öğrenmek istediği şudur; sizin vites değiştirmede zorlanmanız, direksiyona hakim olmamanız, sinyalleri yakmak yerine ön cama su fışkırtmanızın nedeni arabaya yabancı oluşunuz mu (araba çalınmış olabilir) yoksa zihinsel ya da bedensel bozukluğunuz mu (sarhoş olabilirsiniz) onu öğrenmektir.
Çok Unsurlu Sorular:
Bu tür sorular aslında sizi hedeflenen cevaba götüren ve bir çok soru gibi görünüp aslında tek soru olan sorulardır.
Varsayıma Dayalı Sorular:
Sorunun soruluş nedeni, aslında olayla hiç bir ilgisi bulunmayan bir cevap almak ve bunu, söylediği zaman ve bağlamın dışında kullanabilmektir. Renkli basının kullandığı manşetler bunlardır.
Değişkeni Olmayan Sorular:
Değişkeni olmayan sorulardan kasıt sorunun istenilen cevaba yönelik olmasıdır. Bu soru türü sadece "evet" ya da "hayır" diye cevaplanır. Yeterli olan kapalı soru türüne benzer, tek farkı vardır, cevap vermesi beklenen kişinin belli seçenekler arasında seçme özgürlüğü vardır.
Sonuca Bağlanmamış Sorular:
Bu soru türü genellikle personel müdürleri, gazeteciler ve satıcılar kullanır. Bu sorular genellikle altı sözcüğü içerir. Kim, Ne, Ne zaman, Nerede, Neden ve Nasıl. Bir konuyla ilgili en ayrıntılı bilgiyi öğrenmek için sorulur.
Tuzak Sorular:
Bu tür, televizyon ve radyo röportajcılarının en gözde soru türlerindendir. Sorunun amacı, sorunun yöneltildiği kişinin bir duvara toslamasını sağlamaktır.
Olumsuz Sorular:
Bu soruya saldırgan sorular adını vermek daha doğru olur. Soruluş amacı size haddinizi bildirmektir. Olumsuz sorular sizi, kendinizi savunmaya ve böylece daha sert saldırılara kurban kılmaya itmek amacıyla sorulan sorulardır.
Yankı Sorular:
Bu soru türü polislerin gözdesidir. Bu tür sorular sorarak zanlının anlattığı öykünün daha derinlerine inebilir. Uygulaması şöyledir: Sorguyu yapan kişi, zanlının cümlelerini soru cümlelerine dönüştürür; bu da zanlının söylediği şeyi yeniden gözden geçirip konuyu derinleştirmesini sağlar. Bu değişik türdeki soruları en iyi şekilde nasıl cevaplayabileceğimizi öğrenmeden önce, bence sorgulanırken davranışlarınızda dikkat etmeniz gereken noktalara bir göz atalım.




YALAN BELİRTİLER


Birden hazırlıksız olarak aniden bir soru-cevap durumunun içine sokulduğunuzda heyecanlı olmanız çok doğaldır. Bu gibi zamanlarda ağızdan çıkan sözler başkadır, beden dilimizin anlattığı şey başkadır - ve böylece her şey berbat olur. Bu gibi durumlarda, beyninizle bedeninizin birbiriyle uyum içinde olup olmadığına dikkat etmelisiniz.




ALTI HAYATİ DAVRANIŞ KURALI


1. Her zaman direkt olarak soruyu soran kişiye bakın. Sık sık göz temasında bulunun ama onun gözlerini kaçırmasına neden olacak kadar ısrarla değil. Bir an için başka bir yere bakmanız gerekirse, başınızı çevirerek bakın, sadece gözlerinizi oynatmayın. Gözlerinizi fazla oynatmak size hilekar bir hava verir.
2. Konuşulan konuyu zekice bir ilgi ve merak ifadesiyle dinleyin. Arada sırada başınızı sallarsanız durumun sizin kontrolünüz altında olduğu izlenimini verirsiniz. Aynı şekilde, bu hareketiniz, genellikle soruyu soran kişinin düşünce zincirinin ucunu kaybetmesine ve daha az tartışmalı bir soru sormasına neden olur.
3. Soruyu dikkatle dinleyin; sorunun ardındaki gizli anlamı çıkarmaya çalışın.
4. Soruyu dinlerken, sorunun ardındaki anlamı yargılamakta aceleci davranmayın ve soru bitmeden cevabı hazırlamayın
5. Soruyu anladınız ama bir cevap oluşturmak için zamana ihtiyacınız var; o zaman soruyu ya tekrarlayın ya da daha da iyisi başka sözcüklerle yineleyin.
6. Size en masum gelen soru genelde arkasında gizli bir anlam içerir. Sorunun arkasındaki gizli anlamı ortaya çıkarmak için çok kısa bir yanıt verin ve ardından "neden sormuştunuz?" gibi soruyla karşı saldırıya geçin Bu yöntem amacın ortaya çıkmasını sağlamakta çok etkilidir ve sizin daha ayrıntılı cevap vermenizi ya da soruna daha iyi bir çözüm bulmanızı sağlar.



BAŞARAMAMA KORKUSU

Bazen en zeki ve en hızlı düşünene insanlar bile istedikleri kadar başarılı olamazlar. Bu kaçınılmazdır. Çenenizi ne kadar çok ortaya çıkarırsanız, insanlara buna bir yumruk atmaları için o kadar çok olanak tanımış olursunuz. Başarısızlık sendeleyip düşmek değil, sendeleyip düşmek ve düştüğün yerde kalmaktır.



İNANDIRICI KONUŞUN


"Sorular zihninizin nerelere kadar ulaştığını gösterir, cevaplarsa ustalığın"
Geçen bölümde sekiz soru kategorisini belirledik ve bunların birbirinden farklı olan yönlerini kabaca tanımladık. Şimdi ise bu soru türlerine tam olarak nasıl cevap vermemiz gerektiğini inceleyeceğiz. Şunu bilmelisiniz ki insanlar size bir soru sorduklarında, bunu aşağıdaki üç amaçtan biri ile yaparlar.
1-Şu anda bilmedikleri bir şeyi öğrenmek istiyorlardır.
2-Zaten bildikleri bir şeyi doğrulamak istiyorlardır.
3-Sizinle ilgili daha fazla şey öğrenmek istiyorlardır.
Söz gelimi dışa dönük insanlar, sadece sorulan sorunun cevabını vermekle kalmaz, aynı zamanda bu soruyu çevreleyen konuları da açıklamaya girişir. Öte yandan içine kapanık insanlar verebileceği en az bilgiyi ileterek cevap verirler. Verdikleri cevap kelimesi kelimesine doğru olabilir ama en ufak bir canlılık ya da parıltı içermez.
Mükemmel Cevap Nelerden Oluşur:
1-Sorulan soruyu cevaplayan az ve öz bir giriş açıklaması
2-İlk yorumunuzu güçlendiren destekleyici bir açıklama. Söz gelimi çok tanınan bir otoritenin bir sözü ya da düşüncesi.
Amacı Gizli Sorular:
İşveren: Bu göreve atandığınız taktirde, firmamızın en büyük bölümünden sorumlu olacağınızın ve en yüksek dördüncü maaşı alacağınızın farkında mısınız? Sorunun amacı, hevesinizi ölçmek değil. Sizi yönlendiren şey güç mü, para mı yoksa her ikisi mi, bunu anlamaktır. Şirketler türlü türlüdür; elbette işe aldıkları personelde aradıkları farklı farklıdır. Bu yüzden sorulan soruya cevap bütün ilgili konulara değinmekle beraber, karşınızdakinin kusurlarını yatıştıracak şekilde olmalıdır. Belki de cevabınız aşağıdaki gibi olmalıdır.
Cevap: Bu cevapla soru sorulan kişi, ilk olarak iş hayatındaki gelişmeleri kendisini doğal olarak büyük bölüm yöneticiliğine getirdiğini, ikinci olarak da hak ettiği maaşı aldığını belirtmiş oluyor.
Çok Unsurlu Sorular:
Bu tür sorulara cevap vermenin zorluğu sorunun bütün unsurlarını hatırlamak zorunda oluşunuzdur. Hatırlayamazsanız, size yöneltilen suçlamaları kabul etmiş olursunuz.
Varsayıma Dayanan Sorular:
Bu soru türü televizyon ve radyo haber programcılarının en sevdiği soru türüdür. Sorunun amacı, soru sorulan kişinin o anki görüş açısının dışına çıkartmaktır: Soru sorulan kişinin bazı varsayımlarda bulunması sağlanır, böylece ileri bir tarihte bu sözler onun yüzüne çarpılabilir. Varsayıma dayalı sorulara cevap verirken dikkat edilecek nokta, daha önce söylediklerimizi tekrarlamak ya da başka sözcüklerle yinelemektir.
Sonuca Bağlanmamış Sorular:
Daha önceki bölümde anlattığımız üzere, sonu açık soruların içinde her zaman şu sözcükler bulunur. Kim, Ne, Ne Zaman, Nerede, Neden ve Nasıl. Bu sözcüklerin herhangi birisinin daha önceki senaryomuzda kullanacak olursak, çok daha bilgilendirici, daha az duygusal cevapların verildiğini görebiliriz.
Olumsuz Sorular:
Duygusal davranan halkın gözünde bu davranış hemen hemen affedilmezdir. Olumsuz bir soruya aşırı tepki vermek sizi asla başarıya götürmez. Seyrettiğiniz onca TV haber programını ve bu programlarda kendilerini kaybedip aşırı tepki gösteren insanları düşünün. Sanki delirmiş gibidirler ve asla sakinleşmeyeceğe benzerler. O zaman onlara anlayış göstermiş miydiniz? Sanmam. Terslik ve abartılı kırgınlık gösterileri, insanoğlunun en kötü huylarıdır.



SORU TEK YÖNLÜ BİR ANLAŞMADIR

Bir soruyu cevaplamaya gönüllü olduğunuz zaman bir anlaşma imzalamış olursunuz. Üstelik bu anlaşmadan geri dönmenin yolu yoktur. Bir şeyler söylemeden önce zihninizden geçirmeniz gereken dört ilkeyi bu bölüme eklemek istiyorum:
1. Sorulan soruyu dikkatlice dinleyin. Silahınızı asla erken çekmeyin ve sorulduğunu sandığınız soruya cevap vermek için araya girmeyin.
2. Rahatlayın.
3. Düşüncelerinizi düzenleyin ve soru ilerlerken cevabı düşünmeye başlayın.
4. Ağzınızı açmadan önce beyninizi çalıştırın.



DAHA İYİ BİR KONUŞMACI OLUN


"Ses ikinci yüzdür."
Mutlu olduğunuz zaman mutluluğunuz sesinize yansır. Coşkulu olduğunuzu anlamak için insanların yüzünü görmelerine gerek yoktur. Bu, telefon aracılığıyla satış yapan satıcılar tarafından açıklanmıştır. "Konuşurken gülümseyerek sesinize bir gülümseme katın." derler. Bu yöntem çok işe yarar.
Akıcı Konuşmak:
Belirli bir konuyu şöyle böyle bilmek, sizi bu konuda itiraz kabul etmez bir şekilde uzun uzun konuşmaktan alıkoymamalı. Yani, bu konuda bilgisiz olmak, sizi bu konuda düşüncenizi açıklamaktan alıkoymamalı. Bu, sadece ve sadece akıcı konuşabiliyorsanız geçerlidir.
Alışılagelmiş cevap kalıplarının dışına çıkarak kazançlı çıktınız. Basit bir "evet" ya da "hayır" la cevap verme dürtüsü, üretici düşünceyi ve üretici konuşmayı öldüren etkin bir silahtır.
Bir Dakikalık Konuşma Oyunu
Bir dakikalık konuşma oyunu yalnız kaldığınız zamanlarda yapılabilecek bir alıştırmadır. Tek yapmanız gereken şey, belirli bir konu üzerinde planlı bir şekilde konuşmaktır. her gün doğaçlama yapmalısınız, ta ki bir gün düşüncelerinizde ve konuşmalarınızda akıcılık ikinci doğanız olana kadar. Alışkın olduğunuz konularda konuşmanızı istemek anlamsız olur. fazla çaba göstermeden, bilinçli düşünmeyi gerektirmeden üzerinde konuşabileceğiniz konuları konuşmanın gereği yoktur. Bu yüzden alışkın olmadığımız konularda alıştırma yapmalıyız.



KENDİ KEDİNİZE KONUŞMAK AKICI KONUŞMAYI SAĞLAMANIZA YARDIMCI OLACAKTIR

Bu sadece bir başlangıçtır. Bir dakikalık konuşma alıştırmalarına bir kez ustalaştınız mı, üç dakikalık ve beş dakikalık konuşmalara başlayabileceğinizi öğrenmek eminim önemlidir. Önce konuyu seçin. Konunuz, bir dakika konuşma konularından biraz daha zengin olmalıdır. Konunuzu biraz daha etraflıca düşünün. Sonra bir zarfın arkasına "beş" i hatırlatıcı not olarak yazın. Alıştırmalara devam ettikçe sözcük bilginiz ve cümle kurma yeteneğiniz büyük gelişme kaydedecektir, özellikle mesleği topluluk önünde konuşmak olan insanları dinler, sözlük ve kavramlar dizini kullanırsanız. Bence bütün mesele, kendinize olan güveninizi geliştirmektir. Kendinize güven duyma, artık asla kendinizi savunmanızı gerektirecek bir konuma düşmeyeceğinizi bilmekten kaynaklanır.



YARATICI DÜŞÜNCELER, İLHAMLI BİR ŞEKİLDE KONUŞMANIZI SAĞLAR


Ayaküstü düşünen biri olmak istiyorsanız, sözcüklere, onları şöyle bir tanımaktan daha yakın olmanızı öneririm. Düşüncelerimizi sadece ve sadece sözcüklerle ifade edebiliriz; bu sözcükleri ne kadar iyi ifade edebilirsek, o kadar üretici oluruz. Ne de olsa, insanları hayvanlardan ayıran şey üreticiliktir. İnsanlar sırf mevki için resim yapar, yazı yazar, rol yapar ve heykel yaparlar, çünkü çok az insan yaşamlarını bu yolla kazanır. Aslına bakarsanız, insanlar sadece zevk almak ve zaman geçirmekten çok daha önemli nedenlerle bu gibi üretici işlerle uğraşırlar; bunu kişisel doyum, egonun o sıcak parıltısı ve dostlarından aldıkları onay için yaparlar.
Kendinize şu soruları sormalısınız. Eğer insanlar benim ayaküstü düşünen bir insan olmamı bekliyorlarsa onlara istediklerini verebiliyor muyum? Benden böyle bir şey beklemiyorlarsa neden beklemiyorlar.
Konuşurken üretici olmak, upuzun sözcükler, zor anlaşılır biçime sokulmuş gülünç cümleler kullanmak değildir. Konuşurken üretici olmak, sıradan, gündelik sözcükleri öyle bir şekilde kullanmaktır ki, dinleyici bu sözlerin ilk kez kullanıldığını düşünür.




HEYECANLANDIRICI SÖZCÜKLER KULLANIN


Basit sözcüklerin gücünü elde edin. Dinleyiciye bir yarar sağlayacağı imajını taşıyan sözcükler kullanarak dinleyicinin duygularına seslenin.-Eğer bu sözcük o kişinin egosunu okşuyorsa, çok daha iyi olur- "Seni seviyorum" Hiç kuşkusuz dilimizdeki en güçlü sözcüktür. "Her yönden haklısın" cümlesi de bunu çok yakından izlemektedir. Eğer söylemeye değecek bir şeyiniz varsa bunu ağzınızda gevelemeden söyleyin. Ancak ağzınızdan çıkan sözler iyi sözcükler, heyecanlandırıcı sözler, güçlü sözler olmalıdır. Normal bir sohbet sırasında, pek çoğumuz konuşmamızı hiç bir amaca hizmet etmeyen bir çok sözcük ve terimlerle doldururuz. Bu boş sözcükler anlatımımızı süsleyen ve şişiren sözcüklerden başka bir şey değildir. Eğer bu sözcükleri sık sık kullanmaya başlarsanız, dinleyicilerinizi rahatsız edebilirsiniz.
Basmakalıp sözcükler genelde anlatımımızı güçlendirmek için kullanılır, ama konuşmayı sadece süslemek amacıyla kullanılan bu sözcükler sözlerimizin etkisini azaltır, dinleyenlerin aklını karıştırır ve onları sinirlendirir. Uygun sözcüklerin kullanılması, bir konuşmada önemli bir rol oynar. Ancak duraklamalar da aynı şekilde önemlidir.
Üçlü Kural:
Tek başına kullanıldığında bir anlam ifade eden ancak üç kez tekrarlandığında birlikte kullanıldığı sözcüklerin değerini kat kat artıran ve güçlendiren sözcüklerin kullanılması, üçlü kural oluşturur. Üçlü kuralı şu şekilde işler.
Bu, ülke için iyi olacak
Halk için iyi olacak
Ve bireyler için iyi olacak
Etken cümleler kurma alışkanlığını edinmek için, kime ya da hangi kuruluşa hitap ediyorsanız, söze onun adını kullanarak başlayın.
Açılış ve Kapanış Manevraları:
Araştırmalar gösteriyor ki, sıradan bir televizyon seyircisinin dikkat süresi üç dakikadır. İnsanların programların başını ve sonunu hatırladıkları bilinen bir gerçektir. (Aradaki süre içinde geçenler çabuk unutulur) Bunu bildiğimize göre bir dinleyici kitlesi karşısında sözlerimizin, dinleyicinin bilmesi gereken her şeyi içermesi gerektiğini de anlayabilirsiniz.
Müvekkillerinin yaşamı sözlerindeki dengeye bağlı olan savunma avukatları, önemli mesajları konuşmalarının başına ve sonuna yerleştirmeyi bilecek şekilde eğitilmişlerdir.
Konuşurken Eğlenmelisiniz
Geniş bilgiye sahip olabilirsiniz, önemli olan bu bilginizi iletme biçiminizdir. Alanınızdaki en iyi kişilerden biri olabilirsiniz. Çok güzel. Ancak eğer yaptığınız işi bir inandırma misyonu olarak görmüyorsanız, eğer yeterince tutkulu değilseniz, eğer ne kadar hevesli olduğunuzu açığa vuramıyorsanız, o zaman fikirleriniz hakettiği başarıyı elde edemez.



İÇİNDE HEVES BARINDIRMAYAN SÖZCÜKLER, ÇAN DİLİ OLMAYAN BİR ZİL KADAR DİLSİZDİRLER


Hepimiz gibi seyircilerin de sevilmekten hoşlandığı bilinen bir gerçektir. Öyle konuşmacılar vardır ki, seyircilerini hoşgörüyle demeyelim de, kibirli bir şekilde davranırlar. Sonradan neden öteki konuşmacılar kadar başarılı olmadıklarını kara kara düşünürler. Bu tür konuşmacılar insanlara haddini bildirir gibi konuşurlar; bunları daha önce de defalarca yaptıklarını belli ederler ve kendi düşüncelerine karşı çıkacak hiç bir söze hak tanımazlar.
Seyircinize, konuşmanızdaki her cümleyi ilk defa söylüyormuş izlenimini verin.
Seyircinizi Tanımak:
Dinleyicinizi tanıdığınız durumlarda kimin sizi desteklediğini kimin desteklemediğini bilirsiniz. Koşullar ne olursa olsun, konuşmanız sırasında düşüncelerinizi destekleyen kişilerle sık sık göz temasında bulunun. İsteksizleri ikna etmeyi, konuşmanız sonrasında bu kişilere bakın. Sizi sevmeyen bir insanı asla konuşmanızda hedeflemeyin, bu şekilde onları yanınıza çekmeyi ummayın; onların sözlerinize gösterdiği tepki şaşırmanıza yol açabilir, üstelik iyi seyircileri de ihmal etmiş gibi görünürsünüz.
Konuşmanız sırasında, fikirlerinizi destekleyen kişileri fark etmeniz zor olmayacaktır. Bu kişiler, siz düşüncelerinizi açıklarken başlarını sallayacak, kavuşturulmuş kollarını kucaklarına indireceklerdir ve arada sırada yüzlerinden bir gülümseme geçecektir. Bu kişileri saptadınız mı onların üzerinde durun. Onlarla sık sık göz göze gelin. Arada Sırada direkt olarak onlara yönelik sözler söylemeyi ihmal etmeyin, bunu yaparken de gülümseyin.
Soruları Cevaplamak:
Zor bir soruyla karşılaştığınızda yapılacak şey soruyu çevirip seyirciye sormak. "Bu çok hileli bir soru. Bakalım bu salonda cevabı bilen biri daha var mı?" deyin. Biri daha var mı diyerek hem cevabı bildiğinizi belli edecek hem de dinleyiciniz üzerinde kötü bir izlenim oluşturmamış olacaktır. Doğru dürüst cevap oluşturmak için yeterli zamanı kazanmış olacaksınız.
Hiç bir koşulda - tekrarlıyorum - hiç bir koşulda seyirciler arasında birini seçip ona direkt bir soru sormayın.
Soru Sorulmasını Sağlama:
Genellikle insanlar soru sormaya korkarlar. Daha ender olarak her türlü soruyu konuşmanız sırasında cevaplamış olabilirsiniz. İşte söylemeniz gereken şey şu: "Bana sıkı sık sorulan bir soru da..." Sonra bir iki dakika gevezelik edip, insanların soru soracak kadar rahatlamış olmalarını umabilirsiniz.
Peki topluluğa bir konuşma yaparken, çıkıp münasebetsiz sorular soranları nasıl halledeceksiniz? Genelde, böyle münasebetsiz kişiler konuyu sizden daha iyi bildiklerine inanırlar. Durumun bu olduğundan kuşkulanıyorsanız, kibarca bu küçük şeytanı sahneye davet edip konuşmasını istemektir. Normal koşullarda, bu, o kişiyi susturacaktır.
Ne Söyleyeceğinizi İyi Bilin:
İnsanların koltuklarında doğrulup dikkatlerini size yöneltmelerini sağlamayın uman biri konusunu öyle iyi bilmelidir ki, konuşmasını uykusunda bile tekrarlayabilmelidir. Satıcı, ürününü en küçük vidasına ve civatasına kadar tanımalıdır. Pazarlama müdürü, hedeflediği dinleyicinin gereksinimlerini ve karakterini öyle iyi tanımalıdır ki, hepsini teker teker isimleriyle çağırabilmelidir.
Konuşma metni çok iyi çalışılmış olmalıdır. Öyle ki aralarda açıklamalardan sonra kaldığı yeri unutmamalıdır. Konuşmasını da çok iyi sona erdirmesi gerekir. bunu da şöyle sağlayabilirsiniz. Onları sizden daha fazlasını isterken bırakın. Çünkü kapanış açılış kadar hatta daha da önemlidir. Büyük bir olasılıkla kapanış hatırlanacaktır.

KAPANIŞ


1. Alışılagelmiş Yöntem: Özet: Ana fikirlerinizi özetleyin. Araya (Şimdiye kadar kasten sakladığınız) bir iki tane ağız sulandıran kanıt sıkıştırın ve dinleyicinizi kutlayan bir cümle söyleyin.
2. Cevabı Bilinen Bir Soru Sormak: Konuşmanızı bitirirken konuşmanızın ana hatlarından birini tekrarlayın, sonra öyle bir soru sorun ki, sadece tek bir cevabı olsun.
3. Zekice Bir Vecize Eklemek: Belli bir alanda şirketinizin işleyiş şeklini tümüyle değiştirecek bir öneriyi patronunuza götürdünüz. Patronunuz biraz kararsız. öyleyse duruma uygun bir vecize uydurun. "Kıyıyı uzun süre görmemeyi göze almazsanız yeni kıtalar keşfedemezsiniz."
4. Dinleyicinin Egosunu Okşamak: Çetin bir müşteriye malınızı satmaya çabalıyorsunuz. "Ben bu ürünün niteliklerine güveniyorum, Bay... Eğer öyle olmasaydı, şu an burada olmazdım. Siz de benim saygı duyduğum bir kişi olduğunuz için sizin bu üründen yararlanmayacağınızı düşünmeseydim, zamanınızı almazdım".
Sahne Korkusu:
Guinnes Rekorlar Kitabı bize topluluk önünde konuşmak ile ilgili şaşırtıcı bir gerçeği gösteriyor. Kitaba göre insanların bir numaralı korkusunun temelinde, bir grup insanın önünde konuşma yapmaktan korkmak yatıyor. Bu korku, su korkusundan, ateş korkusundan bile çok daha büyük.
Olumlu Düşünün:
Asla başarısız olacağınızı düşünmeyin. Böyle yaparsanız başarısız olacağınız pek açıktır.
Nefes Alın:
Belki bu sizi şaşırtacak, ama nefes alıp vermek varlığımızın dayanak noktasıdır. İçinize ne kadar çok hava çekerseniz kanınızda dolaşan oksijen miktarı o kadar artar ve beyniniz o kadar beslenir. Oksijen vücudun rahatlamasını sağlayan etmenlerden bir tanesidir.
Doğal Gerilim:
Ayakta dik durun. Ayak parmaklarınızı olabildiğince sıkın ve beşe kadar sayın ve gevşeyin. Şimdi ayak parmaklarınızı, baldır kaslarınızı sıkın ve yine beşe kadar sayın ve gevşeyin. Bunu yapmak biraz zaman alır ama bittiğinde sanki kafanızı bir duvara çarpmış gibi olursunuz. Bittiğinde kendinizi harika hissedeceksiniz.
Konuşma Yapacağınız Yeri Kontrol Edin:
Eğer yapabiliyorsanız, sahneyi önceden bir görün, bir gün önceden pencerelere perde, fazladan ışık ya da mikrofon kurulmasını isteyin.
Hazırlıklı Olun:
Metninizi biliyorsunuz. Gündemle ilgili her şeyi biliyorsunuz.



Ken KOOPER

Cep telefonları radyasyon yaymaz

saol gercekten ıyı olmus
bizim kimya ögretmenımızde bıze bunlar kanser yapar dıyordu .
ama onun sorunu cok artıstı. hanı sunu solemek ısıtyorum normal ınsanı bırakın bu ısın egıtmını almıs ınsanlar bıle yanlıs kanalıze edebılır ınsanları...

Doğru Seçim....

Keşke Dememek için
>Eğer; ilerde bir gün arkanı dönüp KEŞKE demek istemiyorsan… 3 Şeyi
doğru
>seç….
>
>
>*Eşini doğru seç…
>Doğru eş her zaman uzun zaman flort ettiğin kişi değildir. Önemli olan
kısa
>zamanda da olsa fikirlerinin uyuştuğu, Yaşam tarzlarının benzediği,
Espiri
>anlayışının yakın olduğu, Zor zamanların da hep yanında olacağını
bildiğin,
>Dertlerini, sevinçlerini paylaşabileceğin,
>Fikirlerine, olaylara bakış açısına güvendiğin, Senin fikirlerine
saygı
>duyan, Konuşmaktan sıkılmayacağın, Hayata küstüğün zaman seni
kabuğundan
>çıkartıp eğlendirebilen, Gözlerine baktığında ne söylemek istediğini
>anladığın, Aynı zamanda iyi bir arkadaş, Fiziksel görünüşün dışında da
seni
>sen olduğun için sevebilecek ve bunu kaldırabilecek birini eş olarak
>seçmelisin!!!
>Dünya da böyle biri var mı? diye sorabilirsiniz şimdi… Emin ol var!!
Tabii
>ki sayıları fazla değil.. Hatta hayatta
>insanın karşısına ya 1 ya da 2 kere çıkar, belki de hiç çıkmaz...
Önemli
>olan onu fark edebilmek… Eğer bu satırları okunduğunda aklından bu
>özellikleri barındıran bir isim geçirmişsen çok şanlısın… Ne olursa
olsun
>onunla birlikte olmak için elinden geleni yap… Çünkü bir daha onun
gibisini
>bulma şansın çok az emin ol. Bütün aptal aşıklar gibi ilk hareketi
ondan
>beklersen çok geç kalırsın.. Eğer bu satırlar sana böyle birini
>çağrıştırmıyorsa.. ya da şu an evliysen yapacak bir şey yok… Ama
henüz
>bekarsan onu aramaya hemen başla!!!!!!!!!!!
>Onu fark edebilmek için sadece etrafına bakman yeterli olacaktır.
Çünkü o
>da sana bakıyor olacak!!!
>
>
>*İşini doğru seç…..
>Doğru iş rahat iş değildir… Çok kazandıran iş de değildir… Kariyer de
>değildir… Klimalı büro ortamı da değildir.. Doğru iş olmaktan zevk
aldığın
>yerdir… Sabahleyin kalktığında gitmekte üşenmediğin, bıkmadığın
yerdir…
>Tabii yanında rahatlık,para,kariyer varsa ne ala…..
>
>
>*Arkadaşlarını doğru seç…
>Çok sayıda arkadaşın olması "iyi arkadaşın" olduğunun ispatı
değildir…
>Güzel günlerdeki arkadaşlıklar geçicidir… Mutluluklarının yanında,
>acılarını da paylaşabileceğin, Fikirlerine ihtiyaç duyabileceğin, Her
zaman
>yanında olmasını isteyeceğin, Senin madden değil manen zengin eden,
Bir tek
>arkadaş sana çok şeyler katacaktır…

Vayy Bee Helal Olsun Sana

ßurası ßeşiktaş aLayına GİDER dünya hayatı eLßet ßir gün ßİTER nasıL giydin o formayı ßee şerefsizz TÜMER !!!

Allah Im Bu Nasil Bİ AŞkmiŞ

SEWİYORUM HERŞEYİM SENSİN..VAZGEÇEMEM BENİ SEN BİLİRSİN !!! BENDEN AYRILMAK İSTEDİĞİNİ SÖLEDİ AMA BEN BİLİYODUM KALBİNDEN ATAMASDI BENİİ

açık öğretim sınavım...

hayatımda bazı raslantılar sonucu kendimi açık öğretimde buldum ve bu gün yani 03 haziran cumartesi günü sınav vardı...

Allahım dedim yaaa... bu sorular ne böyle
insanlara ünivertede niye hayatında hiç bir işe yaramayacak bir dünya şey öğretirlerki?

"f" neymiş "x" neymiş "y"neymiş yaaa
niye hiç bir şeye benzemeyen bir şeyin alanını hesaplıyoruz
ne işimize yarayacak
küpünü almak ne, karesi ne, fonksiyon ne alakaya, banane kardeşim ne işime yarayacak tüm bunlar, karekökü filan yok daha neler zıkkımın kökü filan...

bişi anlamadım şu matematik denen meretten....
ve bu öğretmeye çalışılan şeylerin nedeninide anlamıyorum zaten,
ama hepsini çözerek cevapladım hiç atmadım yaaa
mesela onlar sormuş anlamadığım bir sürü cümle rakam ve harf kullanarak

ben çözdüm 1566 çıkıyor sonuç sonradan şıklara bakıyorum
a)52 b)58 c)42 d)48
şimdi benim bulduğum sayıya(1566) en yakın sonuç ne 58 bende onu işaretliyorum..

eğer olurda bir gün bu okul biterse

bu öğretim kurumunnun en büyük ayıbı olur heralde =0)

neden sayilar

neden sayilar itiraf etmeliyim ki orada sanilanin aksine çok mutluyum orada yalan yok kapris yok oyun yok orada düsünmek yok dertlenmek yok birçok yok varr ve ben o birçok yok içinde çok mutluyum ve kabugumdan d1sari çikarsam biliyorum ki üzücekler beni ve kendileri gibi yapacaklar degecek biri de yok zaten

nerede o eski sevgiler asklar insan aski için kiskanirdi eskiden kiskanmak demek deger vermektir deger verdiginin belirtisidir. sahip çikmak sevgisdine askina onun yan1nda olmak basi dik olarak heryerde ama diyorum yaa bu düsünceler çok degisti herkes korkak olmus kacak güresiyor buda bana yakismaz

belki güzel siirler de yazabilirdim ama benim kimseyi etkilemek gibi bir takintim yok
belki insanlara karsi biraz daha yapici olabirdim herkese acik bir kapi misali yoo yoo bu ben olamazdim ve olmadimda dedim yaa kendi dünyamdayim bu dünyadan çikmaya niyetim yok sadece kendi dünyama olursa birini sokar1m ama bunu hak edecek insaninda sanalda çikma olasiligi çok zor.
insanlari anlamiyorum kimin eli kiimin cebinde kim kiminle çikiyor belli degil ve bunu görünce daha bir sayilarima sariliyorum bazende kanalda yazilanlar1 okurum insanlar1n düstükleri hale bakip gülüyorum yazik bu kadar da olmamli
sevmek için yürek lazim bu yürek burada yok oldugunada inanmiyorum

Eski sohbeti ariyorum :(((

Lafa nerden basliyacagim bilmiyorum tabiki herkes daha iyi bilir bize karismak dusmez ama fikirlerimizi söylemekte hatimiz . yillardir aile bildigimiz ve ailece girdigimiz HOSSOHBETI VE SEVGIYI ariyorum Adi uzerinde HOSSOHBETI VE SEVGI ama artik ne hosu kaldi ne sevgisi :((((sadece ismi kaldi :(( okadar guzel ortam olmustu cok guzeldi ama artik yok huzurumuz kacti BEN ESKI ORTAMIMIZI ISTIYORUMMMMMMMMMMMMMMMMMMMM

Sevmek...

sevmek
>>
>>
>>
>>Sevmek; uyusturucu almak gibidir.
>>
>>Baslangicta kendini iyi hissedersin,
>>
>>butunuyle verirsin.
>>
>>Ertesi gun, daha fazlasini istersin.
>>
>>Henuz zehirlenmemis,
>>
>>o duygudan hoslanmissindir
>>
>>ve onun uzerindeki egemenligini surdurebilecegini sanirsin.
>>
>>Sevdigin kisiyi iki dakika dusunur,
>>
>>sonraki uc saat boyunca unutursun.
>>
>>Ama yavas yavas onun varligina alisir,
>>
>>ona butunuyle bagimli hale gelirsin.
>>
>>Boylece onu uc saat dusunur,
>>
>>iki dakika unutmaya baslarsin.
>>
>>Yakininda degilse,
>>
>>bagimlilarin uyusturucu bulamadiklari zaman hissettikleri
>>
>>seyi hissedersin.
>>
>>Uyusturucu bagimlilarinin,
>>
>>gerek duyduklari seyi bulamadiklari zaman
>>
>>hirsizlik yaptiklari gibi,
>>
>>kendilerini asagiladiklari gibi,
>>
>>ask icin her seyi yapmaya sen de hazirsindir. "
>>
>>
>>Paulo Coelho

bir kadının askı...

BIR KADININ ASKI !!!!!!!!!!
>>
>>Karimi 1998'in sonbaharinda kaybettim... Yedi senelik
evliligimizin iki senesini kanser tedavisi için hastanelerde
geçirmistik.
Karim, her evlilik yildönümümüzde ikimizin fotografini çerçeveler,
"Bunlar
bizim hayatimizin gölgeleri" derdi.. Öldügünde, yedi tane resmimiz
vard?.
>>
>>97'in bir gecesinde onu aldattim. Oysa ona sürekli onu ne kadar
çok sevdigimi ve sonsuza kadar sadik kalacagimi söylerdim.
>>
>>Ölmeden iki hafta önce yine ayni seyi tekrarladim. Tuhaf bir
gülümsemeyle bakti bana ve sadece: "Biliyorum" dedi.. Izmir'e kar
yagdigi
gün, yani bir ay önce, evdeydim. Fotograflarimiza bakiyordum yine...
Her
çerçevenin altinda bir harf oldugunu ilk kez o gün fark ettim. A. R. K.
A.
S. I. N.
>>
>>Gerisi için yillari yetmemisti. Ama sanirim "Arkasina bak" yazmaya
filan niyetlenmisti. Hemen çerçevelerin arkasina baktim. Hiçbir sey
yoktu.
Sonra birsey dürttü beni, hepsini teker teker söktüm.
Inanabiliyormusunuz,
her birinin arkasindan bir mektup çikti! Geçirdigimiz her sene için
sevgi
dolu sözler yazmisti. 1997'deki resmimizin içinden çikan zarf ise
simsiyahti. Ve
>>içinden su sözler çikti:
>>
>>"14 Mart 1997/Gözlerin bana baska birine dokunmus gibi bakti/
Söylemene gerek yok,biliyorum..."
>>
>>2002'deyiz. Onu kaybedeli 4,aldatali 5 yil oluyor. içim aciyor
simdi. Çünkü
>>kadinlar biliyor, hissediyor... Sadece paylasmak istedim. seni
seviyorum diyenin sevgisinden süphe et, çünkü; ask sessiz,sevgi
dilsizdir...