28 Mayıs 2007 Pazartesi

bir düşünün!!!!!!!!!!!

BİR DÜŞÜNÜN HAYATI GERÇEKTEN AYRI YALAN DÜNYADA YAŞADIĞIMIZI SESSİZ SAKİN
BİR DÜNYA YERİNE YALANLARLA KAPLI YALANLARIN PEŞİ SIRA GELMEYEN Bİ DÜNYA BU
NİYE BİZ BU DÜNYADAYIZ GERÇEKTEN DÜNYADAN AYRI YALAN DÜNYADA YAŞIYORUZ
ETRAFINIZI Bİ BAKIN HANGİ ŞEY SİZİ TERKETMİYO SANKİ ELİNE BİR KİRBİT
VERMİŞLERDE YALANDÜNYADA ATEŞLE OYNAMAYI BEKLİYO GİBİ GERÇEK DÜNYAYI
KAYBECEK HAKETMİYECEK NE YAPTIK BEN YALAN SÖYLEMEM DERSİN AMA BU DÜNYADA
YALAN SENİ PARMAĞINDA ÇEVİRİYOR GİBİ GELMEZ Mİ?SANKİ HERŞEY AYRI Bİ YALAN Bİ
YALAN ARKASINDA SONSUZA DEK SÜRÜP GİDECEĞİZ BİZ HEPİMİZ DEĞİL Mİ?

Karpuz Sevdasi

15 yasindayken asik olmustum unutmam cocuk uzaktan halamlara misafir gelmisti hep karpuz yerdi uc hafta kaldi ben deli zemberek asik oldum ve dabiki gitti ... ve ben bir yaz boyunca her karpuzu yiyisimde agliyarak yemistim.... hala karpuzu görünce aklima gelir simdi evli ve iki cocuk babasi inanmiycaksiniz ama karpuz gibi sismis pohahahha sanki cocukalri o dogurmus

elveda hossohbet

anlam veremıyorum neden boyle cekememeslık oluyor
sevgıdım ınsana buradan msj yolladıgımda neden sevdıgım ınsanın okumaması ıcın engeleme yapılıyor bundan dolayı artık buraya gırmıyecem ve buradan uyelıgımı ıptal edıyorum gosterdınız ılgıden dolayı tskler ve buradakı admınlerın ne kadar pasıf oldugunu anladım menveat ıcın hersey yapacaklarını anlıyorum artık daha once buraya yazdıgım msjlardan dolayı kendıme kızıyorum ve bır daha olmıyacak
hersey gonlunuzce olsun gulen yuznuz solmasın gorusmemek dılegıyle alasmaladık


ozan senı cok sevıyorum bıtanem yaptıklarına en guzel cevap bu olur sen nerdeysen ben ordayım


esengul yaman

Insan Telefon Defterini Temize Cekerken

INSAN TELEFON DEFTERİNİ TEMİZE ÇEKERKEN BAZI İSİMLERİ ESKİ DEFTERİNDE BIRAKIR.

Onlar artık birdaha asla aranmayacaktır. Garip bir hüznü barındıran bu silik isimlere bakılır bakılır. Kimi okuldan sınıf arkadaşınızdır, kimi çok çabuk unutuverdiğiniz bir sevgili, kimi bir cafede aylarca herşeyi ama herşeyi paylaştığınız birisi; ya da istifa ettiğiniz bir yerden bir arkadaşınız! Soyadları sorulmamış birsürü hatırlanmayan isimde vardır defterde ve şüphesiz üstünde isim olmayan telefon numaraları korkunç bir operasyonla onlarca hayat, onlarca güzellik bir çırpıda ortadan kaldırılır.

İNSAN TELEFON DEFTERİNİ TEMİZE ÇEKERKEN BAZI İSİMLER ÜZERİNDE DURUR.

Onca zaman sonra birkez arasanız, sesini duysanız... Ona edilebilecek bir çift sözünüz yoktur! Birlikte gittiğiniz filmler, meyhaneler, evler birbirinizi yıllar sonra özlemenizi sağlayacak sevgiyi aşılamamıştır size. Yalnızca bir isimdir şimdi o. Temize çekerken atlarsınız hemen. Derhal çevirirsiniz sayfayı telaşla, alelacele. Oh,isim geçmişte kalmıştır.

İNSAN TELEFON DEFTERİNİ TEMİZE ÇEKERKEN HAYATINI DA SORGULAR!

Hangisi ihanet etmiştir, hangisi yalvarmıştır kendisini bırakmamanız için; hangisinin birsüre sonra arkanızdan konuştuğunu duymuşsunuzdur; hangisi sizi en güzel öpmüştür; hangisi rüyalarınıza girmiştir, hangisinin ayak parmakları ilginizi çekmiştir; hangisinin burnundaki kıllar sizi aşırı rahatsız etmiştir; hangisine hediye alırken zorlanmışsınızdır; hangisiyle en hararetli tartışmalara girip kavga etmişsinizdir; hangisinin eşine sizde büyük bir aşk duyup bunu acıyla gizlemişsinizdir; hangisi için sabahlara kadar içip içip ağlamışsınızdır?!... Doğrular, yanlışlar, hatalar, tutkular! Birlikte EDİP CANSEVER okuduğunuz o insanlar, solmuşlardır.

İNSAN TELEFON DEFTERİNİ TEMİZE ÇEKERKEN YALNIZLIĞINIDA KANITLAR.

Bütün bu insanlar şimdi nerede, ne yapmaktadırlar? Saat elbette dört'tür! Paradoks, labirent, koni, tüm bilimsel ifadeler ve mentalite tersine dönmüştür. Ters dönmüşüzdür. Bu tekbaşınalık ve bu isim katliamı aslında size ters gelir... Çalan telefona bakarsınız. Acaba? Acaba telefon defterini temize çeken bir arkadaşınızın son anda kurtarma çabası mıdır? Bir iki kırık sözcük, yarım yamalak bir buluşma, belki... Bilemezsiniz.

LÜTFEN. AMA LÜTFEN TELEFON DEFTERLERİNİZİ KAYBETMEYİNİZ...


ESENGUL YAMAN

08:01:2005 22:10

Kendine Mektup !!!!

Hayatta bazen öyle tesadüfler oluyorki insan hiç beklemiyor ve şaşırıyor. Ama bunların hepsinin yaşanması gerekiyor. Öğrenmek ve hayatın o acımasız yolunu daha dik yürümek için yorgun olsak da başımız eğilmemeli aşağıya. Çünkü başımızı eğdiren olmazlıktır çoğu zaman olmaz diye birşey yoktur. Herkesin dünyası birgün değişir ama önemli olan onu ne kadar istediğimizdir ve onun için ne kadar bir çaba verdiğimizdir. Hayat nasıla bakmaz sonuca bakar. Sonunda ya kaybetmişsindir ya da kazanmış.

Aslında kaybederken kazanırız, kazanırkende kaybederiz. Bir işi yaparken aldığın sonuç değil nasıl yaptığın çok önemlidir. Çünkü boşa kürek çektiğini düşündüğünde bile o sana kas olarak geri dönmüş olur. Bir diğer denemende daha güçlü olursun.

Senden bir dileğim daha var. Ne olur o güzel tertemiz yüreğindeki güzel heyecanları, kalp atışlarını ve en önemlisi de aşkı hiç eksik etme. Hep ona ulaştığının hayalini kur. zaten o hayaldir hedef değil ve sen hayallerini gerçekleştirmek zorunda değilsin. Bu yüzden gerçekler için hayalleri, hayaller içinse gerçekleri feda etmemelisin. Sanırım dengenin yolu buradan geçiyor.

Ne dedik aşkı hep yüreğinin en güzel yerinde sakla. Çünkü o hep acı bırakır insana. Her güzel şeyin bittiği gibi o da biter. Bitmeyen tek şey sevgidir. Bu nedenle aşkı güzel yaşa çünkü gittiği zaman gelmesi zaman alıyor.

Tabiatla dost ol bir yaz günü bir anfiye tıkılıp ders çalışmak yerine çimenlere uzanıp yaşıyorum diye nefes al. Dersin tekrarı vardır ancak tabiatın sana vereceği o hazzın bir tekrarı daha olamaz. Herşey zamanında ve yerinde güzel olur ve mutluluk budur.

Kendini yaşamın o doğal akışına bırakan insan, herşeyi zamanında yaşar ve o yüzden mutlu olur. Seninde yapman gereken tek şey her nefes alışında başarının mutluluğun ve huzurun içine girdiğini, nefes verdiğindeyse kaygını kötülüklerin içinden çıktığını kanının her damlasında hissetmek olsun.

Bir de lütfen insanları dinle çünkü onları dinlersen anlarsın unutma sende insansın ve yaptıkların her zaman iyi veya kötü sana geri döner. Kendini bazen başaramasanda sevmeye çalış, aradığın herşeyin sevgide olduğunu unutma. Başarınında kaybedişinde sırrı sende gizli ve onu birtek sen açabilirsin. Şimdilik kendine dikkat yine yazacağım sana. Eğer yenmek istiyorsan doğru zamanı bekle ve kendine yeni bir hayat ısmarla. Hoşçakal....



ESENGUL YAMAN

20:3:2006 20:40

Arkada biraktigin seyleri düsünme!!!!

Şimdiye kadar kazanmış olduklarını, bundan sonra kazanabileceklerini, vazgeçemeyeceklerini, yıllarca koruduklarını, daha yıllarca muhafaza etmek istediklerini...
Arkada bıraktığın şeyleri düşünme!
Herkesin yaşamak istediği bir kişisel hayatı vardır ve onu yaşayabilmesi için arkada bıraktığı şeyleri düşünmemesi gerekir. Bilmelidir ki o birçok şeyi istediği zaman bütün evren ona yardımcı olur. Herkes yüreğinin sesini dinlemeyi ve yüreğinin diliyle konuşmasını öğrenmek zorundadır.
Arkada bıraktığın şeyleri düşünme!
Bulduğun ve arkada bıraktığın için seni tedirgin eden aşk önünü kesmesin. Kişisel hayatını gerçekleştirmeni engellemesin. Yeter ki bulduğun ve arkada bıraktığın aşk ''saf madde''den yapılmış olsun. Üzerinden bin yıl geçmiş bile olsa, orada, o biçimde, senin bıraktığın haliyle duruyor olacaktır. Çürümeden, bozulmadan... Ve sen, nasılsa günün birinde oraya döneceksin.
Arkada bıraktığın şeyleri düşünme!
Korkularını, tedirginliklerini, kafa karışıklıklarını, beni seviyorumlarını, ben onu seviyorumlarını, onunla yaşayabilir miyimlerini...
Arkada bıraktığın şeyleri düşünme!
İhanet senin beklemediğin bir darbedir. Ama sen, yüreğini tanıyacak olursan, sana baskın yapmayı hiçbir zaman başaramayacaktır. Çünkü onun düşlerini ve arzularını tanıyacaksın ve onları hesaba katacaksın. Hiç kimse kendi yüreğinden kaçamaz. Bu nedenle, en iyisi onun söylediklerini dinlemek. Böylece kendisinden beklemediğin bir darbe indiremeyecektir kesinlikle, sana.
Arkada bıraktığın şeyleri düşünme!
Kendi yolunda yürü. Başını dik tut. Kendini yenilmiş hissetme. Kişisel hayatını yaşa. Kahramanı, baş rol oyuncusu sensin. Bu senin öykün. sen sadece yaşa. Yüreğinin sesini dinleyerek, yüreğinin diliyle konuşarak yaşa!








YAZAN
ESENGUL YAMAN saat: 04:10 09:08:2006

Sevmeyi öğrendim(Hayatımsın...)




Acı veren sevgiler yaşadım,
Gözlerimin yaşlarına inat,
Ömrümce umutlarıma yaşadım...
Yenik düştüm umutlarıma,
Sonralarında ayrılıklarla dolu sevmelerimin,
Sanmayın ki pişmanım...
Pişmanlıklarımdır;


BEN SENDE TUTUKLU KALDIM

Kimse Üstüne Alınmasın, Yorumda İstemiyorum...

En Büyük Acılarımdan Sonra Tanımıştım Seni ve Unutmaki En Acımasız Halimle Sevmiştin Sen Beni...
Şimdi Düşünüyorum Da Eskiden Olsa ve Eski Ben Olsam; Hani O Hiç Bilmediğin Ben Olsam Böyle Kolay Vazgeçmezdim Senden Ya Da Birşeylerden...
Bana Benzememen Umurumda Bile Olmazdı Mesela, Yanlış İnsanlara Güvenmeni Anlayabilirdim,Ya Da Çocukca Hatalarını Görmezden Gelebilirdim, Yapabilirdim...

Ama Ben Gibi Olmalıydı Benim Sevdiğim, Dostum Bile Ben Gibi Olmalıydı Bunu Sana DEFALARCA Söylemiştim!.

Biliyomusun Artık Bana Benzemeyen Hiçbirşeye Tahammülüm Yok! Ama İnsani Duygularım Ölmedi Henüz; Halen Bir Sokak Çocuğuna Parçalanabiliyorsa Eğer İçim...
Kendisi Dışında Kimse İçin Yaşamıycakmış İnsan, Kimse İçin De Ölmiycekmiş... Üzenleri, Gidenleri Ne Fikrinde Ne Zikrinde Bir Saniye Bile Yaşatmıycakmış,
Ölümü Tadıcakmış ve Sonra İhaneti, Ki ADAM olucakmış!..

04:29 wilma...

Gönlümdeki Aşk Yarası





40 yaşında bir devlet dairesinde çalışan bayanım. Evli ve 1 çocuk sahibiyim. Bundan 20 yıl öncesi çalıştığım özel bir işyerinde üniversitede okuyan ve aynı zamanda küçük gazete ve dergilerde yazı yazan birisiyle tanıştım. Benden onun yazılarını ücret karşılığı yazmamı istemişti. İlkönceleri yazılarını yazdım. Sonraları ise tahmin ettiğim gibi parasızlık nedeniyle bana artık yazı getirmiyordu. Ama geliş gidişler hergün sürüyordu. Halinden çok büyük sıkıntılar yaşadığı belliydi. Sık sık gelip yanımda oturup sessiz sedasız gidiyordu. Yaklaşık 1,5-2 yıl kadar böyle devam etti. Zamanla tabiiki kendisine karşı hislerim artmaya başladı. Onunda bana sessizliğiyle oturuşuyla benimle konuşurken çekingenliğiyle bende onun bana ilgisi olduğunu tahmin ediyordum. Birgün babasının kendisini evlendirmek istediğini ancak kendisinin böyle bir evlilik istemediğini ancak karşısındaki bayanın kendisine evlenme teklif etmesini beklediğin söyledi. Bende çok sessiz ilk iş yerim sıkılgan biriydim. Bana imalı bir şeyler söylemeye çalıştığını hissettim tir tir titreyerek ama öyle şey olurmu bayanlar söylemezki ilk önce erkekler söyler dedim. O da neden olmasın sevgisi varsa bayanlar da söyleyebilir dedi ve böylece bir zaman daha devam etti. İş yerimdeki arkadaşlarım konuşmaya başladılar bu neden hergün böyle gelip gidiyor böyle senin kısmetlerini de kaçırıyor diye. Sonra bir gün beraber çalıştığımız bir abla kendisiyle konuşmuş bu hareketinin normal olmadığını evlenmek istiyorsa bunu açıkça konuşması gerektiğini ve sonra birlikte geldiler. Bana sende biliyorsun zaten kabul ediyorsan bu iş olsun bitsin dedi bende bunu bekliyordum zaten evet dedim. Bu olaydan sonra bir iki kez daha görüştük. Bana çiçek getirdi, başka bir ilde olan ailesinin yanına beni istemeye gelmek üzere görüşmeye gideceğini söyledi ve ayrıldı. Aradan 1 hafta geçti hiç bir haber yoktu. Çok merak ediyordum. Bir gün mektubu geldi bana ailesinin durumunun kötü olduğunu dağıldığını yazıyordu. Ve bir paragrafında hiç unutmuyorum şöyle yazıyordu.

"Seni bırakmıyorum, kaçmıyorum, terketmiyorum, ama benim durum ve şartlarım beni buna mecbur ediyor, sen kendine iyi bir gelecek vaat eden, zengin birisini bul" diyordu. Bu sözlerinden beni istediğini ancak ailevi nedenlerden dolayı kaçmak durumunda olduğunu anlamıştım. Ertesi gün ise vedalaşmaya geldi ve gitti. O gün kendisine bir şey diyemedim. Olsun ben herşeye rağmen yaparım diyebildim. Başka birşey konuşamamıştım. Günlerim hep üzüntü ve ıstırapla geçiyordu. Birgün Sorbonn üniversitesinden bana mektubu geldi şaşırmıştım orada yüksek tahsilin yaptığını ama herşeyin anglo-sakson olduğunu oralara alışamadığını zor yapabileceğini yazıyordu. Maddi durumları iyi değildi ama annesi tarlalarını satarak onu oralara gönderdiğini yazıyordu. Ben bu olaydan sonra 2 kez kendisine mektup yazmış onu çok sevdiğimi herşeye katlanabileceğimi beni bırakmamasını yazmıştım. Sonra hiçbir haber çıkmadı. Birgün kendisini rüyamda gördüm Türkiyede idi. Ertesi günü okuduğu okulu arayarak nerede olduğu konusunda bilgi aldım bölüm birincisi olduğu için herkes tanıyordu. bana özel bir okulda öğretmenlik yaptığını söylediler 118\'den telefon numarasını aldım ve kendisini aradım. Beni karşısında görünce çok şaşırdı. Beni nasıl buldun dedi. Bende rüyamda gördüğünü söyledim. \"Beni bunca zaman sonra neden yaralıyorsun\" diye bağırdı bende onun bu tutumu karşısında çok üzüldüm benimde perişan olduğumu söyleyerek ve istenilmediğimi düşünerek büyük bir kırgınlıkla telefonu yüzüne kapattım. aradan 3-4 hafta geçmiştiki onun bu hareketiyle unuttuğumu sanarak beni istemeye gelen birisinin evlenme teklifini kabul ettim benden 11 yaş büyüktü. Evlendiğim insanlada çok büyük anlaşmazlıklar yaşadım bir kaç kez ayrılmaya kalktım. Zorlu bir çocuğum oldu. aradan 20 yıl geçti çok şükür 1-2 senedir biraz daha iyi anlaşıyoruz.

Eski sevgilim arada bir aklıma hep geliyordu. Onu hiç unutmamıştım. ancak bundan 7-8 yıl öncesi onu bir televizyon haber programında bazı itiraflarda bulunurken gördüm. Siyasi bir yanıda varmış bunu bilmiyordum. çünkü onunla çok şeyler konuşmamıştık sadece sessiz kalarak hislerimizi anlatmıştık. orada bazı çetelerin devletle olan işbirliğine tanıklık ettiğini söylüyordu. Bu duruma çok şaşırdım çünkü çok tehlikeliyde öldürülme tehlikesi bile vardı ertesi haftaya sunucu kendisine bir daha ulaşılamadığını, bulunamadığın söylüyordu. Çok korkmuştum acaba başına birşey mi gelmişti. Geçen senelerde bir gün gazetelerde onun yazılarına rastladım. oralarda 3 kızının olduğu da yazıyordu. anılarıyla ilgili bir de kitap yazmış ve telefon numarasıda bulunuyordu. çok merak etmiştim 1 yıl aramaya çekindim ama hep merak ettim. Yakınlarda bir gün cesaret edip aradım. Eski adım ve soyadımla beni tanıdınmı dedim. ama beni tanımadı bu isim bana hiç yabancı gelmiyor dedi. Sonra 20 yıl öncesi ve eski işyerimin adını söyleyince bir hh çekti ve şöyle dedi. Öyle bir ah edip gittinki o günden bu yana bir oyana bir buyana hep savrulup durdum. Kitabımı okudunmu dedi. Hayır bende onu okumak için seni aradım bana gönderebilirmisin dedim. Tabiiki hemen göndereyim kitabımı okuda belki ahını benden alırsın dedi. Bana haksızlık yaptığını benim aramamdan çok etkilendiğini yazıyordu. Bende kendisine çok etkilendiğimi ve heyecanlı olduğumu söyledim iyi günler deyip kapattım. Sonra kitabı geldiğinde okudum. Gerçekten de büyük sıkıntılar yaşamış başından iki evlilik geçmişti. İlk eşinden 2 çocuğu, ikinci eşinden de 1 çocuğu olmuş ve çocuklarından ayrılışının acılarını anlatıyordu. Bu yaşadıklarına en büyük nedeninde işsizlik olduğunu ve bu nedenle büyük sıkıntılar yaşayarak eşiyle tartışmaya girdiklerini söylüyor. aslında eşinede hak verdiği yanlar oluyordu. Çünkü kendi branşında öğretmenlik yapamadığı için kaçak olarak bazı dersane ve özel okullarda öğretmenlik yapmış ve sık sık işinden olmuş bu da evliliğini etkilemişti. Kitabını sonunda ise nihayet severek evlendiği birisiyle mutluluğu yakaladığını ancak hala içinde sızım sızım kanayan bir şeylerin olduğunu yazıyordu.

Sonra beni aradı okudunmu diye okudum dedim Nasılsın dedi. ağlamaklı bir sesle okurken bazen çok kızdığımı bazen çok üzüldüğümü çok karışık duygular içinde olduğunu söyledim. bana gerçekten çok acılar çektiğini söylüyor ve ihtiyacımın olduğunda her zaman buradayım demişti. Neyse ki 2 gün sonra ben onun sesini duyduktan sonra çok sarsılmıştım. Her çeşit duyguları yaşıyor ve onu özlediğimi hissediyordum. Kendisini aradım ancak ağlamaktan önceleri konuşamadım sonra neden ağladığımı ısrarla heyecanlı bir şekilde sordu. Bende kendisine sesini duyduğumdan itibaren kendisini unutamadığımı çok acı çektiğimi söylediğimde bana şöyle dedi. \"Bunun için beni arayacaksan bir daha arama\" çok incinmiştim onun bu haliyle zaten bir daha asla aramayacağımı ama neden bana bunu bağırarak söylediğimde çok yalnızdım. kimsesizdim, güçsüzdüm, sığınacak bir yer arıyordum dedi. ve bende büyük bir kızgınlıkla ben sonsuza kadar bunu kendim yaşarım hoşçakal deyip kapattım. Sonra o beni aradı konuşacak halim yoktu. Telefonu sürekli kapattım. Sonra mesaj göndermiş şöyle yazıyordu. Kendini topla. ailene SARIL, mantıksız olma, KARDEŞİMSİN, mutluluklar. bu sözleri beni çok yıprattı. Kendimi aşağılanmış evli bir insan olarak aşk dilenen veya yuva bozmak isteyen ama bunu kabul etmeyen birisi olarak düşünüyorum. Kendimi çok aşağılanmış hissediyorum. Ama niyetim bu değildi. Sadece ondan gerçekleri öğrenmek ve teselli bulmaktı. bir hafta sonra kendisine arama demesine rağmen mesaj gönderdim. \"Hislerimizin ortak olduğunu sanmıştım. O günlerde destek olmak ve ayrılmak istememiştim. Hata yaptım yaralıydım, şuursuzdum, üzgünüm. Kendimi toplamaya çalışıyorum. hatan yok. acılarla yanlışlıklar yapılabiliyormuş. Mutluluğun için duacıyım\" diye o günden bu yana beni aramasını özür dileyip nasıl olduğumu sormasını bekledim ama aramadı. Niyetim onunla bir ilişki devam ettirmek değil ama bayramlarda, seyranlarda da olsa bir merhaba deyip birmizimize hal hatır sormaktı. yaklaşık 3 hafta oldu çok kötüyüm delirecek gibi oluyorum. Ne olur bana yardımcı olun. Biliyorum hiç bir erkek için değmez ama ondan böyle bir hareket hiç beklemiyordum. Midem ağrıyor, dudaklarımda uçuklar çıktı kendimi hiç iyi hissetmiyorum. Toplanmaya çalışıyorum ama olmuyor.

Beni gerçekten SEVMİŞ MİYDİ yoksa bana acı çektirmemek için bu yola mı başvurmuştu. Beni kırarak belki unutmam daha kolay olabilirdi. Ya da kendisi de çok üzüldüğü içinmi böyle bir şeyde bulunmuştu. Kendi kendime çok sorular soruyorum cevap bulamıyorum.

Akrabalarımdan Nefret Ediyorum !

EVET BAŞLIKTDA BELİRTTİĞİM ÜZERE AKRABALARIMDAN NEFRET EDİYORUM NEDENİ İSE HERZAMAN BİZLERİN ARKASINDAN TÜRLÜ TÜRLÜ OYUNLAR OYNAYIP HER YERDE ADIMIZI ÇIKARMALARINDAN
AKRABALARIMDAN NEFRET EDİYORUM ÇÜNKÜ ÇOCUKKEN AİLEMİN DURUMU İYİ OLMADIĞI İÇİN BENİ EVLERİNE ALMAZLARDI İŞTE BİLMEM KİMİN AÇ OĞLU GELİYOR DİYE ARKAMDAN LAFLAR EDERLERDİ
AKRABALARIMDAN NEFRET EDİYORUM AİLEMİN DURUMU DÜZELDİĞİNDE BİZE YAKLAŞTIKLARINDAN
AKRABALARIMDAN NEFRET EDİYORUM İŞLERİ DÜŞTÜĞÜ ZAMAN BENİ TANIDIKLARINDAN YOKSA YOLDA BİLE GÖRSELER SAHİP ÇIKMAZLAR
VE BUNUN GİBİ BİR ÇOK NEDENDEN AKRABALARIMDAN NEFRET EDİYORUM AMA HER NE KADAR DA KÖTÜ OLURSA OLSUNLAR ONLARIN HER İŞİNE KOŞARIMKİ ARKAMDAN YİNE LAFLAR ETMESİNLER DİYE !

SanaL Sevgi

Buz gibi bir ekranda sicak bir merhabaydin sen, en gercekten daha gercektin.
Rotasini, klavyeye dokunan parmaklarimizin çizdigi yolculukta
ayni durakta karsilastik biz .Sicacik bir merhabaydin sen buz
gibi bir ekranda .Yalnizdik ,yolu yok yalnizdik,bir sekilde yalniz.
Gerçek yasam içindeki sanalligimizdan kaçip,sanal yasamdaki
gerçeklige soyunmamis miydik cebimizdeki yalnizlik agirlasinca.
Sonra çiplakligimiza kelimelerimizi giyinmemis miydik !
Acip tum gizlerimizin onunu,istedigimizce ozgur,diledigimizce
deli,yasayamadigimizca cocuk,inandigimizca kendimiz,
nasil aktik birbirimize zaman icinde, kol bulmus nehirler gibi.
Soylenememis biriktirdiklerimizi, kirilmis umutlarimizi ,bedeli
odenmis vakitlerimizin biraktigi fermani ,yitirdiklerimizi
sormadik mi ,anlatmadik mi birbirimize güvenerek!
En gulunmeyecek seylere bile gulmedik mi cocuklar gibi bir
masalin icinde kahkahalarla ,haytaca,tum gunun ciddiligini firlatip bir kenara!
Olabildigimizce ozgur ,kirabildigimizce rahat,umursamazca katı,
tum ofkemizle,yigilan isyanlarimizin hirsini çikarmadik mi
birbirimizden,baska bir hayattan toplayip getirdigimiz nefretlerimizle
sessiz harflerde avaz avaz bagirmadik mi?
Vurgulardaki samimiyete siginip ,bir dost gogsu hasretiyle
kelimelerimize yaslanmadik mi, sarilmadik mi birbirimize
soguk gecelerin siyah yalnizliginda ,aglamadik mi harf harf !...
Yagmuru yagdirdik birlikte,gunesi dogdurduk,ayri mevsimlerde
ayni mevsimin sogugunda usuduk ,sicaginda isindik ,paylastik biz.
Herhangi bir gunun yorgun aksaminda dudagimiza degmeyen
bir fincan kahvenin tadini bildik,birbirimizin sigarasini yaktik,
ayri koltuklarda yan yana oturduk, paylastik biz.
Dost ziyaretlerine gittik,alisveris yaptik,saatleri durmus
zamanlarda sokaklarda gezdik,bilmedigimiz sehirlerin uykusuz
evlerinde uyuduk,uyandik birbirimize ruyalarimizi anlattik, paylastik biz.
En gercekten daha gercektik.
Kelimeler yetersiz kaldiginda ekrani bir kagit parcasi gibi
burusturup bir kenara atmayi,daha yakinda olabilmeyi de istedik.
Ama...


__________________


İnsanlari oldugu gibi kabul et,Mutlu ol!

BU YAZI <
Aslında bizim en büyük sorunumuz bu. İletişim kurmayı veya ilerletmeyi bilmiyoruz. İnsanlara sürekli olarak aynaya bakıyormuşuz gibi davranıyoruz. Halbuki her insan farklıdır ve her insan kendi içinde ayrı bir gizem taşır. Ama biz inatla yaşamak zorundu olduğumuz insanları değiştirmeye çalışıyoruz. Gerçekte bu imkansızdır. Çünkü insanlar asla değişmezler. Sadece gelişirler. Ya da değiştiğini sandığımız insanları daha önce iyi tanımamışızdır. Oysa ki insanları kendi dünyaları içinde ziyaret etsek ve istedikleri dünyayı onlara kendi sınırları içinde sunsak inanın daha mutlu oluruz. Çünkü biz onları kendi dünyamıza çekmeye çalıştıkça onlar bizden ve dünyamızdan uzaklaşmak için daha çok çaba gösterirler. İnsanlara bir düşünceyi veya olguyu zorla kabul ettiremeyiz. Tabi ki eğer karşımızdaki insan bize sıkıntı veriyorsa ona göre davranırız ama insanlara baktığımda çoğu, insanlara kendi gözünden bakıyor. Sürekli önyargılı olmak marifet değil. Önemli olan her insanda doğru ve güzel olan bir şey bulmak. Eğer bunu yapabilirsek biz insan olabiliriz. Yoksa bizim hoşumuza giden bir şey başka bir insanın hoşuna gitmeyebilir. Ya da bizim çılgınca savunduğumuz bir fikri başka biri şiddetle reddedebilir. Ama önemli olan insanlara düşünme ve yaşama fırsatı ve eşitliği sunmaktır. Bunun bence en etkin yolu, insanları çok iyi tanımak ve onlara oldukları gibi davranmaktır. Eğer siz sert bir kayayı yontmaya çalışırsanız fırlayan küçük taşlara dikkat etmelisiniz. Eğer insanlar birbirlerini biraz olsun sakince dinleyebilselerdi dünya, insan için yaşamaya çok daha uygun bir yer olurdu. Ama maalesef insanoğlu hep fazlasını istiyor ve beyninde sadece kendine ait şeyler kuruyor. Sadece kendi olgularını ve duygularını düşünen insanlar bencil insanlardır. Ve bencil insanlar hayatın en aşağılık noktasındadırlar. İnsanları eleştirirken veya onlarla bir olayı tartışırken önce onları çok iyi anlayın sonra ise kendinizi onun yerine koyun. Bu oldukça işe yarayan bir method. Bugün saygın ve güçlü kişiliğe sahip olan insanların tamamı insanları tanımayı bilmişler ve her insanın dünyasına saygı duymuşlardır. Siz de kendinize saygı duyuyorsanız ilk önce başkalarına saygı duyun!


SEGIYLE KAL

ESENGUL YAMAN 04.08.2009 SAAT 00:34

Dostluk nedir?

Herhalde bir gösteriş, birine, aynı cinse, kadınsan erkeğe, erkeksen kadına karşı kendini beğendirme çabası, bir moda, bir gelgeç ruh hali değil... Sempati.. İlgi.. Bağlılık.. Yüceltme.. Taçlandırma... Sorumluluk duyma.. Yürekten algılama. Bakışlarla anlaşma. Ses tonuyla destek verme. Kesintisiz ilişki..

Kayıp olmaz, yitmez. Yoktan var olmaz bir duygu. Bunların hepsi biraraya gelip, zaman içinde gıdım gıdım birikerek dostluğun çimentosunu oluşturuyor. Gazetelerde okuyoruz. TV'lerde seyrediyoruz. Sağda, solda konuşmalarda adı geçiyor: Güzel yemek yeme dostu.. Edebiyat dostu. Türk Sanat Müziği dostu. Çocukların dostu.. Halkın dostu.. Dostluklar nasıl oluşuyor Unuttuk.. Bu hızlı kent hayatı dostluk duygusunu, aklımızdan aldı.. Yüreğimizden çaldı.

Nasrettin Hoca bir Cuma günü camide cemaate namaz kıldırmak üzere ezan okunsun diye bekliyormuş. Bir adam gelmiş. "Hocam" demiş! "Eşeğimi yitirdim..." Hoca da adama; "Şu namazı kıldıralım, senin eşeğin çaresine bakarız" demiş. Hoca namazı kıldırmış, vaazını vermiş ve cemaate dönmüş: "İçinizde hiçbir dostuyla bir bardak çay içip saatlerce konuşmamış, dostuyla sekiz saatlik yürüyüşe çıkıp hiç konuşmadığı halde sıkılmadan yürüyüşünü tamamlamamış ve komşunun kızına kem gözle baktı diye dost bildiği arkadaşını arkadaşlıktan silmiş biri var mı?" diye sormuş. Arka sıralarda saf tutmus, sümsük tipli biri parmağını kaldırıp,"Ben varım Hocam." demiş. Hoca eşeğini yitiren adama dönmüş, "Al bu adamı git, bundan büyük eşek olur mu? Yitirdiğin eşeğin yerine kullanırsın" demiş.

Dostun yoksa... Eşekten farkın ne? Olumsuz düşünür Sokrates'e öğrencileri sormuş: Dostluk nedir? Sokrates de onlara şu yanıtı vermiş; "Çocukluğumdan beri arzuladığım bir şey vardır. Kimi insan atları olsun ister... Kimi insan köpekleri. Kimisi altını, kimisi de şanı, şerefi; bense bir dostum olsun isterim..."

İnsan biriktiren yaratık... Şan, şöhret biriktiriyor... Süper zenginse boğazda villa biriktiriyor. Tablo biriktiriyor. Repoda para kasalarda naftalin kokulu döviz, antika biriktiriyor. Gençse plak, kaset, cd biriktiriyor. Yorgun bir ihtiyarsa namaz niyaz biriktiriyor. Bazıları da Kuledibi'nde Çukurcuma'ya, Üsküdar'da Eskiciler Çarşısı'na, Unkapanı'nda Horhor'a gidip; antika lambalar, cam şişeler, eski koltuklar, tesbihler, tombaklar biriktiriyor. Alimse kitap biriktiriyor. Cahilse kin biriktiriyor. Dost biriktirmeyi içimizde kaç kişi deniyor? Evet, kabul ediyorum , insan birçok kişiyle beraber mükemmel dost olamaz, tıpkı aynı zamanda birçok kişiye aşık olamayacağı gibi... Fakat cinnete düştük. Dost biriktirmeyi unuttuk. İyi halt ettik.





ESENGUL YAMAN 20.07.2006.SAAT 04:20




Bir bilgin"e "DOST kimdir?" diye sormuşlar...

saçma sapan düşünüyorum işdee aldırmayın

suan sabaha karşı 05 38 güneşde doğmak üzere birazdan işe gidecem kahvaltı yaptıkdan sora tabiki )) aç gitmeye niyetim yok bu yazıyı yazmak istiyordum epeydir ama kısmet buguneymiş

şunu söylemek istiyorum kanalda olsun forumda olsun insanları izleyince ne kadar iki yüzlü olduklarını görüyorum insanların evt belki bende oyunlara katılabilirdim belki güzel şiirlerde yazabilirdim karizmatikde olabilirdim herkesin aradığı peşinden koştuğu yada koşmak istediği bir insan profilide cizebilirdim.

herkese açık kapı bırakan msn hazinesine hergün yenibirisini katma telasında değilim olacaksa birtane olsun ama benim olsun. böyle düşünüyorum hernekadar saçma dahi olsa sizin için şimdi açın msn nizi ve kayıtlı insanalra bakın kaçtanesi arkadaşınız kaçtanesi sevgiliniz kaçtanesi kankanız? ben böyle şeyleri gerçekden sevmiyorum çıktığım insan yoksa kesinlikle msn açmıyorum. karekter meselesi diyorum buna sadece.

gerçekden burada aklı başında insan bulmak çok zor ben genelde bunu tanıyarak yapmak istemiyorum çünkü tanıdığım insanın değişmesi ona olan duygularım beni gerçekden çok üzer o nedenle izlemekle insanların karekterlerine bakıyorum zaten bir süre sonra o insan kendini belli ediyor
o da sanalda birsüre sonra kirlenmiştir ve benim için bitmiştir..


sevmek için emek vermek gerekiyor hazır pişmiş elde yemeklerin inanın hiçbir tadı yok belki isteseydim bu zmana kadar epey hazırt pişmiş yemek yerdim
bu bana çok basit geldi ve basit olan şeyleri sevmiyorum eğer olacaksa emek vermekle caba harcamakla olmalı o zman o yemek çok farklı olur

ben şunu söylemek istiyorum insanlar gerçekden çok garip sanalda oldukları gibi eğer reel de de böyleyseler allah onlara yardım etsin bir insanın bir kalbi var ve o kalbde de yalnız bir sevgili olması lazım


insanları etkilemek aklımın ucundan geçmedi gerçekden böyle şeylere gereksinim duymadım kendimi ağır abi yada olgun insan nebilim bi sürü sanal saçmalığı gibi göstermek bana göre değildi kanala gelen insanlara bile kendimi sorf bu yalana inat yaşlıyım kelim göbekliyim vs vs gibi saçmalıklarla kendimden uzak tutmaya çalıştım insanları herkesin yaptığının aksine yanaşmak yerine kaçmayı tercih ettim yanaşsaydım onlardan hiçbir farkım kalmazdı kendime saygım olmazdı die düşündüm hep.


eğer bir ilişki yaşayacaksam uzun olmalı ve kendini taşımasını bilmesi gerekn biri olmalı orada burada ona asılan buna yaklaşan biri olmamalı ben peri kızı istemiyorum prenses de istemiyorum dünya güzeli olması da şart değil kendi halinde karekter sahibi gururlu çocuk ruhlu ve temiz kalpli biri olsun yeter artar bile

burada ben insanların fiziklerine göre yada nicinin güzeliğine yada yazmış olduğu jafjaflı sözler beni hiçbir zman etkilemedi dış güzellik benim için artık gecici birşey lalelide çalışıyorum rus ların içindeyim inaın bana güzelikleri dillere destan ama o güzelikleri boş kalpleri yok kıskanmasını bile bilmezler o yüzden güzellik umrumda değil olmadı da burada bakıyorum çok insan var daha kendini aşamayan insanlar var ve bunları gördükçe nefret ediyorum sanaldan
o kadar düzeysiz okadar eksik kalmışlar ki reelde yapamadıkları arkadaşlıkları
burada kendilerine bir kostüm bularak insaları etkilemeye çalışıyolarlar
ama sadece kendilerini kandıryolar ve bu insanlara inan ve onların peşinden koşan zavalıları hiç kaideye bile almıyorum

ben söyle düşünüyorum eğer sanala takılıyosam önümde iki yol var ya bunlar gibi olurum kendimi ona buna allar pullar beğendirririm msn hazinemi zenginleştiririm yada adam akllı yerimde sesizce otururum
ben ikinciyi sectim kim ne düşünürse düşünsün umrumda değil

birçok sanalda arkadaşım dediğim kankam oldu ama hepsni tanımaya başladığımda amaçları burada birini daha biridaha olsun prensibini gördüm gördükçede onlardan uzak durdum yazık bu kadar olmamalı insan karekteri için yaşar die düşünüyorum


ben işe geç kalacam ))) 15 dolar ceza yemeden kaçim bütün güzelikler sizinle olsun dikkat edin sanal olmasın allahıma emnanetsiniz baş baş

Ona Yakisacak Bir isim Bulamadim Henuz..

Evet Bunlari Sen Yazmistin Benim icin Hemde Ne Kadar Zaman Once Peki Bu Duygulara Ne Oldu O Zamanlar Senden Uzaktim Ama Mutluyduk Simdi Dahada Uzagim Ama Mutsuzum... O zamanlar Bedenim uzakti sana hemde cok uzak ama ruhumuz kalbimiz birdi canim... simdi bedenim yaklasiyor sana ama ruhumuz uzak kalplerimiz birbirinden cok uzak... ben seni unutmadim guzelim asla da unutmayacagim... biliyorum ne desem ne yazsam ne soylesem hepsi bos hatta burada gelip karsina boylesine ciktigim icin kizacaksin bana biliyorum ama canim sende sunu bilki sabahin 7 sinde sans eseri bu yazi karsima cikinca dagildim ve o yuzden suan buradayim... neyse canimin ici fazla yazmayacagim bilmeni tek istedigim birsey var oda seni hala deliler gibi sevdigim ve unutmadigim unutamayacagim....



Sesİne Ve SÖzÜne Hasret

Biliyor musun en çok mektuba başlamam gereken hitap şeklinde zorlandım. Bir başlasam sonu gelecekti eminim! Ama sıradan sözcükleri hiç yakıştıramadım sana, yapmacık sözlere konduramadım seni... Sonra sana hiç mektup yazmadığım aklıma geldi, içim burkuldu, canım acıdı...

Bu mektubu sana gurbetten yazıyorum; sesine sözüne hasret, yüzüne hasret, sıcağına hasret gönlümle başlıyorum mektubuma. Seni o kadar çok özledim ki; Meğer hiç bir kucak seninki kadar sıcak değilmiş, hiçbir acı senin yokluğuna bedel değilmiş. Hiç ama hiçbir hasret senin özlemin kadar yakmazmış içimi.

En acısı, dost bildiklerim, yâr seçtiklerim toplanıp bir araya gelseler, senin çeyreğin bile edemezmiş. Bilsen ne zor bunları itiraf etmek kendime ve sana... Gurbet bile gururumu söndüremedi. Hâlâ gururlu, şımarık, kucuk kızınim. Hayır, hayır yavrunum. 'Ben artık bir genç kızım, başkalarının yanında bana yavrum deme.' derken bile böyle düşünüyordum inan. Şimdi içten bir seslenişine, Yavrum! hitabına öyle ihtiyacım var ki...

Hatırlıyor musun? İlk yürümeye başladığım anları anlatırken ellerimi bırakmadığın için sana kızdığımı, hırslandığımı ve bir an önce yürümek istediğimi söylerdin. Şimdi sakın bırakma ellerimi, anneciğim. Evimizin yumuşak halıları değil yürüdüğüm yollar, bir düşersem halim yaman. Ellerini, sevgini, duanı, desteğini ve sıcağını hiç esirgeme benden.

Hani küçükken en çok kimi seviyorsun diye sıkıştırıp dururdum seni. Ağzından "Seni!" cevabını alana kadar bırakmazdım eteklerini... Seni abimden, babamdan ve ablalarımdan kıskanırdım. Hâlâ büyüyemedim, hem şimdi daha çok kıskanıyorum. İçindeki sevgiyi ve gözlerindeki derin şefkati yalnız benim için sakla...

Ama yapamazsın degil mi? Ana yüreği dayanmaz... Senin sevgin hepimize yeter, ana olunca ben de anlarım değil mi? Aslında en çok bu huyunu seviyorum. Adaletini ve yufka yürekliliğini, anne şefkatini... Fakat hâlâ babam işe giderken boşalan yatağını en çok benim hak ettiğimi düşünüyorum.

Seni öyle özledim ki!..

Şu bilmem kim tarafından icat edilen telefon bile dindirmiyor içimdeki hasreti. Gurbetin yağmurları, söndürmeye yetmiyor içimde büyüyen ateşi... Beni buralara yollarken, "Daha güçlü ol!" diyordun ya, sana kavuşunca öyle bir sarılacağım ki, gücüme şaşacaksın. Sevgimin gücünü sen de anlayacaksın.

Yılların yükünü çekmiş, yorgun ama dimdik omuzlarını özledim.

Dolaplarımı düzenlerken, eşyalarıma bakıp bakıp ağladığın duyuyorum. Yahut arkadaşlarımla konuşurken gözlerinin dolduğunu... İçim acıyor ama bilsen nasıl seviniyorum. Yokluğuma alışamamış olman, mest ediyor beni...

Puslu gözlüm, dert ortağım! İnan içim içimi yiyiyor, ya bitmezse gurbet geceleri, ya geçmezse hasret saatleri, ya vuslat ateşiyle bindiğim mavi tren getirmezse beni... Uzar da yollar kavuşamazsam sana, ya özlem alışkanlık olur da unutursan beni.

Ama beni unutmaman için hep dağınık bırakacağım odamı. Söylene söylene toplarken, yine gözyaşların ıslatacak eşyalarımı. Babam yine dalga geçecek, anlatacak bir bir ağladığını. Ya ben...

Arkadaşlarım çınlatacak odamın duvarlarını, hep anne kokan ilâhilerle... Güçlü ol demiştin ya, ben de yorganı çekmeden başıma hiç ama hiç ağlamayacağım. Ama sonra, Allah ne verdiyse...

Anneciğim! Gözyaşlarım söndüremez içimde yanan ateşi... Çünkü yokluğun, bilmem kaç nüfuslu şu kocaman şehirde kendini yapayalnız hissetmek gibi, imkânsız bir şeyi diz çöküp de Yaradan'dan dilemek gibi.. En azaplı günahlardan sonra sızlayan vicdanım gibi...

Gül kokulum, puslu gözlüm!

Sakin sensiz, sevgisiz ve duasız bırakma beni... Sevgilerle... Beş parmaktan





Sevgiliye son mektupppppppp

Bu sana icimden canimdan kanimdan kalbinden koparak yazilacak son mektup..
Her satiri sen kokucak senin guzel gozlerine bakarak yazacagim
bu son mektubumu...
Sana daha once defalarca mektuplar siirler yazdim..
Her satirinda sana olan sevdami anlattim...
Her satirinda seni hep seni yazdim..
Bazan bir cicek oldun anlattigim bazan bir kus kanadinda umutlar,
Goz yasioldun bazan... ama hep benimle benim satirlarimda oldun..
Nedenmi son??
Aslinda bu mektup belki sana son..bana baslangic...
Acilarin kucagina atacagim kendimi..
Izdirabin dost edinecegim kendime .. Goz yasini kardes...
Tek seninyerine hic bir sey koymayacagim.. Tek senin yerin bos kalacak..
Ben bende oldugum surece..
Elinin tuttugum o ilk ani dusunuyorum suan..
Yuzum guluyor ama gozlerim doldu neden..
Hani seni gordugum o ilk an varya...sana senin kollarina benden once
kalbim ucmustu...Ne kadar sakin gorunuyordum oysa...
Sen sevinc ve heyecandan titriordun..
o an anlamistim SEN BENIMDIN...
VE..
BEN SENIN...
Nerelere suruklemisti hayat bizi..Neler asmis nelere gogus germistik ve
o an senle el ele goz gozeydik...
Tanrim dusunuyorumda simdi INANAMIORUM..
Ya sonrasindan gelen mutlu saatler senli benli...
Dokunuslar bakislar ve sicacik tenin..
DUDAKLARIMDA HALA TADIN...
offf
Gozlerimdeki bu yaslarda neyinnesi...
O mutlu anlari dakikalari bolemi anacaktim...
Her baslangicin bi bitimi vardirya bitanem...
Sayili gunlerimizde biti vermisti degilmi...Ayriligin esigindeydik artik..
Kavusmanin sarhosluguna alisamadan ayriligin acisi cokmustu yureklerimize..

Simdi beni ugurladigin o otobusun yanindayim...
Senin gozlerindeki o yalvaris simdi benim gozlerimde...
Hala o son sarilisimizdaki kokunu duyuyorum su an..tum gercekligiyle..
Kollarini bedenimde hissediorum..
Melegim diyisin kulaklarimda..
Sanki bir sevda masaliydi ayrilikla son bulan...
O sarilisin sanki bir daha kavusamayacagin sevgiliyeydi..
O zaman sen gorme diye aglamamistim..
Simdi gozlerim hem o gun hemde bu gun icin inat icin sevda icin haksizliklar icin
isyan edercesine agliyor...
Sana butun bunlari nedenmi anlatirorum..
Umitsizlige kapildim..
Sevdamdan zorla koparildim..Sucluyum..Suclaniorum..
Her gun bi defa daha oluyorum...
Dusunuyorumda nerede hata yaptim..Ne yaptim YARADANA..Tum bu acilari hak edecek ne??
Koparilmis bir gul gibiyim simdi...
SOLMAYA OLMEYE MAHKUM....
ve...
Ardindan gelen izdirap dolu aci dolu dakikalar saatler ..
Gunler ve aylar sensiz bensiz..
Yalanla dolanla bitmis bitirilmis binlerce kutulara sir gibi kitlenmis
kitlendikden sonra anahtari pas tutmaya yuz tutmus sevdalar yurekler..
Hadi bi tanem son kez saril bana...
Kokunu son kez duyayim seni hissedeyim..Son kez bedenimde..
Seni ellerimle bir baska kucaklara sevdalara nasil gonderecegim..
Kirilasica ellerim... Parcalansin yuregim... sSninle dolu dopdolu anlar donsun
zaman gecmesin....
Saatler bu pazar gunu dursun zaman akmasin... Cicekler solsun .. Gunes
dogmasin.. Sabah olmasin....LANETLER OLSUN KADERIME..
Madem yuce tanrim senin sevdani koydu gonlume.. Seninle doldum tastim..
Alsin canimi artik bu gunu yasatmasin...
Bu sana son mektubum sevdigim...
Seni beni guzeli kotuyu aciyi ve izdirabi bagrinda tasiyan sana son..
Bana baslangic..
Bu sana son yemin sevdigim...Kalbim attigi surece.. Gozlerim senden
baskasini gormesin...Ellerim ellerine hasret bedenim bedenine susamis..
KALBIM BU SON SEVDAYLA SON BULSUN...
SENDEN BASKASINI SEVMEK HARAM OLSUN...
Ve bi tanem...
senden uc sey hep benimle kalsin...
Sevdaminizin nisanesi Yuzugun
anilarim..
ve
ve Yuregimi kasip kavuran Sevdan...
Bu sana son mektubum bi tanem...
Dikkat et kendine.. Sakin hasta olma kiyamam..
SIKI giy usutme...
Yemegine dikkat et...
Saclarini uzun seviorum hep ole kalsin..
ve
Hepgul bi tanem...Sana gulmek yakisior...
Guclu ol..
ve
Unutma...
seni daima seven , arzulayan, bekleyen,seninle uyuyup senine kalkan
her aninda seninle yasayan bi can var....Meleğin var
UZAKLARDA..



ESENGUL YAMAN

10:07:2006

Sen Yine Yoksun

Bu gece yokluğunun dökümünü yapıyorum. Aylar önce sensizliğe yazdığım şiiri okudum, birde dün gece yazdığımı... Hiç fark yok... Neden azalmıyorsun bende? Neden gidişin dün gibi? Neden sana yazdığım her yazı, hep aynı yerde tıkanıyor? Ben bugüne kadar kimseyi yokluğunda bu kadar önemsemedim Kimseyi yokluğunda bu kadar özlemedim... ve şuna emin ol; hiç kimse, yok'ken bu kadar sevilmedi... Benim karşıma "aşk" diye bu sonucu çıkaran, yarım kalmış'lıktan başka bir şey değil, bunun farkındayım.. Ama iyi ama kötü, bitmeli her hikaye! Sen bitmedin. Bitmeyensin.. Ayrılığın adını koyamadık sevgilim. İşte bu yüzden kopamadık birbirimizden bir türlü.. Ben yarım kalan ve adı konmayan hiç birşeyi unutmam...unutamam..... İçimde sızısı kalır. Ya herşey yaşanacağı yere kadar yaşanıp sona ermeli ya da ayrılık sözkonusu olduğunda bir daha kimsenin çıtı çıkmamalı! Biz bunu başaramadık, ayrılamadık! Sen yaşanıp da bitseydin eğer hatrıma gelmezdin. Seni bu kadar yazılası yapan, yarım kalmışlığındır..O gecenin sabahında, ayrılığın aklına nerden geldiğini biliyorum... Anlamıştın benim soyut' a tutkun olduğumu... O yüzden gittin kim bilir... Sevilmek için, güzel hatırlanmak için, kayıplara karışmayı tercih ettin... haklıydın belki de... Olağan hiç birşeyi sevemedim ben hayatım boyunca..... Herkesin,her an yaşadığı hiç birşeyi benimsemedim... Ben yaşadığım hiçbir aşkı hayatın akışına bırakmadım. Bunu yapanlar her zaman kaybeder... Zaman denilen kavram düşmanıdır aşkın... eğer ortada aşk denen bir şey varsa, ne yapıp edip zamanı durdurmalı. Biz bunu başaramadık.... oysa bu o kadar zor bir şey değildi sevgili... Farklı bir dokunuş,ağızdan çıkan ve bugüne kadar kullanılmamış bir söz yeterdi zamanı durdurmaya..... Ben, aşktan söz açıldığında zamanı durduramayan kimseyi sevemedim... Ondandır belki de varlığında sevemediğim insanları, yokluğunda düşlemek.... Belki de onandır, yanındayken yüreğinin gurbetine düştüğüm bir sevgiliyi, sılasında özlemek.. Yokluğun hiç de adil değil... beni yok ediyor, seni var ediyor sevdiğim..Evet seviyorum seni varlığına rağmen! Üç mevsim değişti bu şehirde ama ben varlığınla-yokluğunun tezatını çözemedim... Artık seni yaşamak istemiyorum! .... öyle bir sen yarattım ki sen yokken, yaşanıldığı an yitirir anlamını... sen yokken yarattığım sen, yasakladı sana dokunmamı... Sana düşman bir sen var içimde.... seni senle savaştıryorum, olan bana oluyor... Gidişin beni yaralamadı, aksine daha bir sevilir hale geldin... Varlığındaki seni, yokluğundaki sen kadar sevemezdim... "Keşke sen yanımda oslaydın,keşke bir şeyler yapıp da seninle zamanı durdursaydık" diye hayıflanmıyorum artık..... Her ne kadar adı konmasa da bir kopuşun, her ne kadar vazgeçmeyi beceremesek de, ayrılık ihtiyaçtandı bu hikayede.... Yazık! son sözü zaman söyleyecek... Yazık! bu sefer hayatın acımasız akışına bıraktık aşkı... Ben senden kalan ayrılığa bile yas tutamıyorum adam gibi! Bunu engelleyen senin varlığın... ben bunca zaman yokluğundaki senle hayatı paylaşsaydım ve böyle bir senle ayrılığı yaşasaydım, hiçbir şiir kolay kolay hayata döndüremezdi beni... işte bu kadar güzeldir senin yokluğun... işte bu kadar ayrılğına üzülmemi engelliyor varlığın..... VARLIĞININ CANI CEHENNEME, YOKLUĞUNU ALMA BARİ..... Ve unutma seninle asla helalleşmiyorum. VARLIĞININ CANI CEHENNEME!!!

senden vazgeçmek istiyorum

Sana sımsıkı sarılmak istiyordum... Ah bir görsem, bitirsem içimdeki özlemini bu kadar zor gelmeyecekti senden, sevginden vazgeçmek... Nasıl olsa alışkınım ya seni görmemeye, galiba böyle de başarabilirim...
"Ama eğer hissedersen hayatından çekildiğimi bana sana geri dönmemem için şans dile... "
Neler yazmak istiyorum sana bir bilsen, tek yapabildiğim yazmak olduğundan yine yazıyorum işte! Seni daha önce de yazmıştım ama bu kez bir daha yazmamak üzere, seni beynimde, içimde bitirerek yazıyorum, yada bitirmek isteyerek... Ne kadar sürer bilmiyorum ama ben senden, sevginden vazgeçmek istiyorum.
Yine senden habersiz...Ben seni severken de senden habersiz sevmiştim. Belki de kendimden bile habersiz...
Dünyaları etrafında döndürmek isteyen bir kalbi bilerek isteyemezdim. Kendimden ve senden habersiz "bir tanemmm" olmuştun sen...Öyle ya; Sen bir taneydin; Eşin benzerin yoktu yeryüzünde, Yoktu Sen Kadar
Güzel Güleni, Sen BAL'ımdın!
Yaşanmamış ve yaşamamış olsam bile Sen Özel'din... Aşk Özel'di....
"Yağmurda Aşk Başkadır" diyenlere gülüyordum ama bende yağmurda üşüyen
ellerini severek başladım seni sevmeye...Aralık'tı... İstiklal'e hiç o kadar güzel yağmur yağmazdı....
Önce aldırmadım seninle güzelleşen herşeye...Sonra tüm parfümeri dükkanlarını aşındırıp kokunu ararken anladım seni deliler gibi özlediğimi...
Ne kadar gerçeksen o kadar yalandın... Ve ben her seferinde en
baştan başladım...Yeniden bir sondayım ama bu kez yeniden başlayacak gücüm yok... Ben senden vazgeçmek istiyorum!
Herkes gibi biri olmanı yada hiç kimse olmanı istiyorum...Sesini
duymak için telefonlara sarılmaktan vazgeçmek, ismini duyduğumda içimin titreyip,gözlerimin dolmasından kurtulmak istiyorum...Senin benim için herhangi biri olman ne kadar zor bir bilsen...Zaten kolay olan ne vardı ki benim için;Sanki seni öldürmemle sevmem ararsında hiçbir fark yoktu....Ve ben hep sevgim yüzünden cezalıydım...Hiç sonu olmayan bir yolda seninle yürümek,yeni çıkan filmleri birlikte izlemek, saatlerce sana sarılı kalmak,sadece ama sadece bir kez olsun sana sarılıp uyumak, bir sabah gözlerimi açtığımda yanımda seni bulmak isterken, sen sevgimle utanmamı sağladığın için galiba gerçekten "bir taneydin"!
İşte bu yüzden imkansızlığına hep inandım!
Ben yalnız kalıp seni düşünmeyi deli gibi sever olduğumda, sen benim her şeyim olduğunda ben senin için hiç yoktum...Bu yüzden yalnızlıklarım, ağlamalarım, özlemlerim canını hiç acıtmadı.Benim tarafımdan sevilmek belki de hayatında önemseyeceğin en son şeydi...
Keşke kendi dünyamda bir zamanlar seni sevdimden hiç bahsetmeseydim
Sen beni hiç sevmedin!
Ben Seni Seviyorum dediğimde Seni Seviyordum!
Ben Seni Özlüyorum dediğimde Seni Özlüyordum.
Ben Senin İçin Ölürüm Dediğimde ben senin özleminden zaten ölüyordum...
Ve Ben Şimdi Senin Hayatından Gidiyorum!
Ne zaman Aralık'ta bir yağmur yağsa, ben İstiklal'de ıslanıyor olacağım,Ne zaman bir parfümeriye girsem hala kokunu arıyor olacağım, Ne zaman bir havuz görsem, kenarında oturup seni bekliyor olacağım demiştim... Başaramadım...
Ben Kaybettim...
Sen Kazandın!
Artık sesimi duymayacaksın...
Sana sımsıkı sarılmak istiyordum, kokunu içime yıllarca bana yetecek kadar çekerek, sana sımsıkı sarılmak istiyordum.... Gelmedin!
Gelsen yapabilir miydim bilmiyorum...Ben artık gidiyorum Bal'ım...
Eğer hayatından çekildiğimi hissedersen, bana sana geri dönmemem ve seni yeniden deliler gibi sevmemem için şans dile...
Ve Lütfen, Aralık'ta yağmur yağdığında İstiklal'e gelme....

__________________
HANİ GÖZLER VARDIR , SÖZLERİ ANLATIR

HANİ SÖZLER VARDIR , GÖZLERİ AĞLATIR



ESENGUL YAMAN

07:07:2006





Benden Sana

Hani bizim bir dolu zaman göze alamadığımız, hani korkup da bir yerinde, bırakıp kendimizi içine yaşayamadığımız aşk...

Belki de bir meleğin kanatlarından kurtulmayı bile dileme sebebiydi, eliyle silmeye çalışırken akıtamadığı gözyaşlarını tek keşkesiydi bu onun kimbilir, belki...

Son nefeste fısıldanacak bir ismi olmalı her insanın tutkuyla...

Ve başucunda duranların arasında olmadığı bilinse bile yinede son bir kez daha onu görme umuduyla aralanmalı yorgun gözler..

Böyle diyorum kendi kendime, yarı içimden, yarı duyulur duyulmaz fısıltı gibi bir sesle,

Belki herkese, belki herkese ve kendime.....

Son nefeste fısıldanacak bi ismi olmalı her insanın tutkuyla...
Çünkü bir meleğin gözlerine sinen hüznün sebebidir belki,

Ve en büyük dileğidir yaşamak yeryüzünde bir defa olsun

Ve tatmak aşkı,
Ve hissetmek,

Kalp denen yaşam kafesinde kimbilir, belki...


Yani tutkusu tükenmeyen bişeyi olmalı insanın hayatında, tutkusu, özlemi ve sevgisi eksilmeyen...
Böyle birini katabilmeli bir ömür içerisine, İz bırakan biri hem de çok derinden...

Ve güzelliği ve sıcaklığı tüm yıllara rağmen eksilmeyen biri ve onun hissettirdikleri...

Olmalı....

Anısı silinmeyen biri diyeceğim ama;

Bu bile değil aslında tarif etmek istediğim, hani anıya bile dönüşmeyen biri,
Hani anıya dönüştürmeye bile kıyı-la-mayan,

olmalı...

Hani hep canlı gibi, hani hep yanında gezdirdiğin, içinde konuşturduğun, hani gittiğin her yerde, hani attığın her adımla dolaştırdığın biri...

Tattığın her güzel şeyin tadını en azından cümlelerle olsun..
İçinden anlatıp paylaştığın, hani günü bitirirken gözlerini hayaline de olsa, yine en son ona kapadığın,

Tıpkı uyanınca ilk ona açtığın gibi.... işte böyle biri...
Böyle biri..

Olmalı... Olmalı...




Hayatta iki şeyi unut: Başkasına yaptığın iyiliği Başkasının sana yaptığı kötülüğü; Hayatta iki şeyi unutma: ÖLÜMÜ ve ALLAH'ı


Oyunlarim Vardi:((

Şanslı çocuklardanım. Beni seven annem ve babam vardı. Dışarda oyun oynama devriydi
o zaman. Sokağımızdan arkadaşlarımla hava kararana kadar oynar eğlenirdik. Hatta
eğlenceyi kaçırmamak için çatlayana kadar tuvaletimi tutardım çoğu kez. Tebeşirle
betona çizer sek sek oynardık. Mermer taşları üst üste dizerek kuka adlı oyunuda
icra ederdik. Misketlerim vardı. Kemik olanlar en değerlileriydi. Kazanırdımda
sürekli. Parmağımla gazoz kapağına vurarak yerdeki yılan deseninden çıkarmadan
sürümeye çalışırdık. Tahta kılıçlarımız vardı ve ben hep savaşçı prens olurdum.
Yolda bulduğumuz kedileri, kuşları yakalar beslerdik. Topla oynanan oyunlarımızda
vardı. Yakar top ve istop. Bahçelerde çadır inşaa eder kalırdık. Çatapat, mantar,
kızkovalayan, fişek alır onları patlatır acayip heyecan duyardık. Ve şimdi bakıyorum
ne zaman büyüdüm ve büyüdük? Ne zaman oyunlardan ve arkadaşlarımdan koptum?
Şanslı bir çocuktum her çocuk gibi. Sadece eğlence ve paylaşımın tadında eğlenerek
ve arkadaşlık kurarak geçti. İki yüzlülük, maskeler, kompleksler, ardniyetler
bilmezdik o zamanki küçükler, şimdiki büyükler.

Bir sanal mektup.................

Kandırma kendini; okudukların sadece soğuk harfler.
Baktığın şey kağıt değil, yazılarsa eski, güzel kalemlerden çıkmış
satırlar değil. Hayat artık daha kolay; masanın üstünde biriken kağıt
yığınları yok, kaleminin mürekkebi bitmiyor, gömlek cebinde ise lekeler
oluşmuyor artık...

Dayanmaya çalışıyoruz, ama kolaylık her zamanki gibi ezip geçiyor.
Düşünceleri, duyguları okumak için para ödemek zorunda değiliz aldığımız
bir kitap ardından. Hatta bu satırları yazarken arka planda çalan "mp3"
melodileri dinlerken ben de o melodilere emek harcayanları hiçe
sayabiliyorum...
Orta yaşı çoktan geçmiş biri olarak nostaljinin "kızıl" renginden
kopmamaya çalışıyorsam, benden daha "büyükler" olarak aranızdan birkaç
kişinin işi çok daha zor. Kitap kokusunu alamamanın burukluğu ve elinde
"somut" bir şey tutmadan fikirlere ulaşmanın "garip"liği dolaşıyor
etrafımızda...
Kitaplar da gidecek, biliyorsunuz değil mi? Yavaş yavaş ağırlıksız ve
bedensiz düşünceleri okuyacağız. Okurken de yazanın el yazısından
kişiliğini anlama lüksünü kaybettiğimizi fark edeceğiz.
Önümde "17 inch" bir "kağıt" ve ellerimin altında 106 tuşun 30 - 35
tanesinin dışındakilerini pek kullanmadığım bir kalem var. Arkamda duran
eski" ve "güzel" kitaplara sırtımı dönmüş yazıyorum. Her şey daha kolay
ve çabasız…
Gözlerimi hafif sağa kıpırdattığım zaman kimlerin bu "sanal" dünyanın
içinde gezindiğini görebiliyorum. Onlar bir sandalyede otursalar da artık
orada değiller. Yumuşak hatlı nesnenin üzerindeki tuşlara dokunarak
dünyanın başka bir ucundaki, nerede, nasıl durduğunu bile bilmedikleri ve
hatta düşünmedikleri bir bilgisayarın "HardDisk" ini çalıştırıp oradaki
"birler" ve "sıfırlar"dan nasiplerini alıyorlar...
1024 "çarpı" 768 pikselden oluşan dünyanın içerisinde varolmaya
çabalarken, bunun bir eğlence ve zaman geçirme aracı olduğuna kendimi
inandırmaya çalışıyorum galiba. Düşününce "Matrix" fena fikir değilmiş
gibi gelmiyor ara sıra...
Kaçıyoruz galiba "her şey" den buralarda. Somut olamayan insanlar ve
somutlaşmak istemeyen düşünceler uçuşuyor etrafta. İletişim yanıp sönen
"imleç" anlamına geliyor aslında ama ne çok duygular yüklüyoruz sınırlı
harflere ve silikçe duran satır sahiplerine. Yaratmanın uzağında
dolaşırken, diğer yandan da yarattığımızı sanıp "ASCII" güllerle ilan-ı
aşk ediyoruz sanal güzelliklere...