Yalin olarak anlamsiz duran sozcukler vardir. Ask gibi, hasret gibi, gurbet gibi iddiali olmayan sozcukler vardir. Daha once bir anlam yuklemedigin bir sozcuk birden buyuyuverir karsinda. Sozcugun gokyuzunden yildirim duser gibi anlami sarsabilir insani. Mesela kendime bir Soru soruyorum ; -nasilsin? Yanit tek cumlelik oluyor: -eksik... Tutunamayanlarin ulkesinde yasiyoruz. Belki tutunamayanlarin dunyasinda yasiyoruz. Hep bir yanimiz, hep cok yanimiz eksik. Eksile eksile gidiyor omurler. Artan umutsuzluk oluyor, mutsuzluk oluyor. Evde eksik, sokakta eksik, yasamda eksik, olumde bile eksik bireylerden olusmus bir kaos. Egitimsiz olmak, bilincsiz olmayi getirmiyor cogu zaman; egitimli olmak da bilincli olmayi saglayamiyor. Hayat eksik, bilinc eksik, egitim eksik. “Nasilsin?” diye baslayan bir Soru ilk cumlede sona eriyor. O cumle bir cok dolu cumleden daha dolu. Kadin eksik. Sevdasi eksik, sevincleri eksik, umutlari eksik. Yasamin ona sundugu seyler hep eksik kalmis. Paylasma adina, sevgi adina, dostluk adina, insanlik adina bir yanimiz hep eksik. Dagda gezen cobandan plazalarda yazi yazan kose yazarlarina kadar; universitede bilim yapmak adina cirpinan beyinden, tersanede demiri doven ellere kadar hep bir yanimiz, hep cok yanimiz eksik. Mutlu yasamanin araclarina sahip olamayanlarin ozlemini duyduklari bilgisayarlar, arabalar, teknolojik aletler, oyuncaklar maalesef bunlara sahip olanlarin mutlu olmasini saglayamadi. Kusatilmis teknolojinin, kusatmis metropollerin arasinda minicik kalmis insanlarin bir yanlari her zaman eksik. Sahip olamayanlarin gelecege ozlemiyle sahip olanlarin gecmise ozlemi arasinda dolasiyor mutluluk. Ikisinin de kapisini calamiyor mutluluk. Senede bir kez hayvanat bahcesi gezer gibi Anadolu’yu dolasan gazeteci ve kose yazarlarinin bir yanlari hep eksik. Onlari okuyanlarin bir yanlari hep eksik. Eksikler ulkesinin harmancilari sarmis dort yanimizi. Eksikliligimizi tirpanlayip satiyorlar bir guzel. Eksikliginden dolayi oykunen insanlarin umutlarini paketleyip eksiklere satiyorlar. Eskiden sokaklarda dilenirdi dilenciler. Simdi insanlar “nooolur memet ali beeey” diye tv’lerde dileniyorlar. Piyangolarda ariyorlar kurtuluslarini. Pop star yarismalarinda tum onur ve gururlarini yerlere sererek yirtmanin yollarini ariyorlar. Duvarin yikilacagina inanirdi insanlar. Simdi duvar oyle kalin ve saglam ki yikilacagindan kimsenin umudu kalmamis. Tek hedef digerlerini duvarin bu tarafinda birakip obur tarafa atlamak. Atlayan cok az sayida insan gozlerinin icine sokuyor. O yapti sen neden yapamayasin; digerlerini neden gecemeyesin? Olmayacak bir umudun pesinde sonuc koskoca bir husrana donusuyor. Yoksullugun enayilik sayildigi, soygunculugun prim yaptigi bir toplumda insandan ote genel degerler eksik kaliyor. Hosgoruden, paylasmaktan, insanliktan soz edenlere sen h�l� eski sarkiyi mi soyluyorsun demeleri bundandir. O sarkinin soylendigi yillardan bu yana sorunlar cok daha keskinlesmis ve derinlesmisse eger, bu dejenerasyondan dolayi toplumsal degerlerimiz eksik. Etik eksik, estetik eksik, insanlik eksik kaliyor bu noktada. Hepimiz sucluyuz. Ben simdi itiraf ediyorum. Sucluyum. Yoksul ve yoksun kalan her insandan sorumluyum. Zamanimi, potansiyelimi, emegimi onlar adina harcamayip cemberin icinde kalmayi tercih etmis olmaktan dolayi sucluyum. Gormezden gelerek yasadigim icin, yok saydigim icin, elimi uzatmadigim icin sucluyum. Simdi sucumu itiraf ediyorum. Bu konuda bir yanim hep eksik. |
0 yorum:
Yorum Gönder