Her türlüsüne, hayaline kavuşmak, hasretine kavuşmak, dağın dağa, gülün güle, tenin tene… Toprağın suya, mavinin yeşile kavuşması… Kışın bahara, karanlığın aydınlığa, masum ruhumuzun özlenen günahlara kavuşması…. Gözün göze, elin ele, dudakların dile kavuşması… Beyaz çarşaflara dolananan ruhumun çenendeki çukura kavuşması… Ama her kavuşma beraberinde kopmayı da getiriyor… Bilinmeyen bir zamanda, bilinmeyen bir kokuya kavuşmak… Güneş başka doğup batar, rüzgar başka türlü eser, sanki sokaklar başka türlü akar insanın ayaklarının altından… Havanın kokusu bile değişir, neye benzer bilmem, zaman başka türlü akıp gider parmaklarının arasından… Usulca… Ve insan inanılmaz bir metabolizma… Elimizi uzatamayız sanırken sakıncalı tenlere, dokunmaya ne çabuk alışıyor… Bir sızı yayılıyor kasıklarımdan başlayan… Ordan yukarılara doğru… Kalbime, yüreğime ve beynime yayılan bir sızı…Bir sızı ki ruhumun en ücra köşelerine çöreklendi… Bedenim sızlıyor hala arsız… İnce, acıtan, ürküten, korkutan, taşan ve asla bitmeyeceğini bildiğim bir sızı… Şairin dediği gibi… Defterim dolsa da suçlarla, siyahtan korkmam. Sızılarımı seviyorum…............HEMDE ÇOKKKKKKKKKK SEVİYOYUM... |
0 yorum:
Yorum Gönder